Posts

AHŞAP SAKSI

Butik Tasarım Ahşap Saksılar

 Saksı ürünlerimiz, istenilen ebatlarda ve istenilen tasarımlarda müşterilerimize sunulmaktadır. Bu konuda tasarım ve ebat sınırlaması bulunmamaktadır. Saksı ürünlerinin tasarımında; kullanım şekli, kullanım amacı ve müşteri istekleri belirleyici olmaktadır. Örneğin içerisine direk toprak konularak bitki uygulaması yapılacak ise saksıların içerisine sıvı membran sürülerek, ağacın ömrünün uzatılması ve saksı içerisine konacak bitkinin böceklenmesinin önlenmesi sağlanmaktadır. Ayrıca bu şekildeki uygulamalarda müşterilerimizin isteklerine göre saksılarımızın içerisine özel keçelerde uygulayabilmekteyiz. Eğer ki ahşap saksı içerisine konacak bitkinin plastik saksısı mevcut ise ve bu şekilde uygulanacak ise sıvı membran uygulanmasının yapılması gerekmemektedir. Böylece daha ekonomik ürün sunmak mümkün olabilmektedir.
Saksı ürünlerimiz genellikle ithal çam ağaçlarından imal edilmektedir. İsteğe göre özel Afrika ağaçlarından da (sapelli, iroko, vb.) yapılmaktadır. Fırınlanmış olarak nem oranının %12-16 arasında tercih ettiğimiz ithal çam ağacı isteğe göre kahverengi ve yeşil emprenye edilerek ağacın mantar ve böcek istilasına karşı uzun yıllar koruyucu görev görmesi sağlanır. Ayrıca en iyi ahşap dış cephe boyalarıyla da istenilen renkte boyanıp ahşabın UV ışınlarından ve olumsuz hava koşullarından uzun yıllar korunması sağlanır.
Ayrıca yapılacak olan saksılar isteğe bağlı olarak armuzlu, tomruk lambrili veya sekizgen modelde hazırlanabilmektedir.
Saksı ürünlerimiz, tercih edilen ağaç türünde, belirlenen özelliklerde ve istenen modelde üretilerek hazır halde müşterilerimize sunulmaktadır.

Deck-Decking-Ahşap Zemin Kaplamaları

DECK / AHŞAP ZEMİN KAPLAMASI

 
Deck ürünü, en geniş tanımıyla dış mekân parkesi olarak tanımlanabilir. Villa ya da evlerin bahçelerine direk beton üzerine karkasla uygulana ya da toprak ile teması kesilerek beton atılmadan yine karkaslar yardımıyla uygulanmaktadır. Ahşap deck, havuz kenarlarında, dış mekân yürüyüş yollarında, teraslarda, banyo içi, küvet altı gibi ıslak zemin üzerinde, yat ve gemi güvertelerinde uygulanan dış hava şartlarına dayanıklı ahşap malzemedir. Tüm bunların dışında kameriye, veranda ve pergola gibi ürünlerin zeminlerinin kaplanmasında da kullanılmaktadır.
Dış mekânların dekorasyonunda, suya dayanıklı ahşaplardan ya da emprenye edilmiş ağaç türlerinden üretilen malzemeler kullanılır. Kullanılan ağaç türleri genel olarak teak, iroko, afromosia veya emprenyeli çam ağacı türlerinden seçilmektedir. Son dönemlerde özel ısıl işlem görmüş thermowood ve ahşap-plastik karışımından oluşan kompozit malzemeler de kullanılmaktadır.
Deck ürünler, isteğe bağlı olarak üstten vidalı ya da klipsli olacak şekilde montajı yapılabilir. Çam türlerinin seçilmesi halinde teknik özellikleri bakımından, ileri dönemlerde sorunlar yaşamamak adına üstten vidalama yapılması tavsiye edilmektedir. Afrika kökenli ağaç türlerinin paha değerinin yüksek olması bakımından, gizli klips ile uygulanması daha doğru bir tercih olarak değerlendirilebilir. Bu şekilde yapılan uygulamalara Boy Deck Uygulaması adı verilmektedir.
Boy deck uygulaması dışında karo deck uygulaması da söz konusu olmaktadır. İstenilen ebatlarda ve istenilen desenlerde plastik birbirine geçme alt malzeme ile değişik desenlerde karolar biçiminde demonte olarak değişik mekânlarda rahatlıkla tekrar söküp kullanmak üzere üretip monte etmek mümkündür.
Döşemesi gerçekleştirilmiş deck ürünlerin yüzeylerine, tercihe bağlı olarak özel deck yağları veya özel deck boyaları uygulanabilmektedir. Bu sayede farklı estetik ve görselliğe sahip mekânlar elde etmek mümkün olmaktadır.

AHŞAP EVLER – AHŞAP KULÜBELER

AHŞAP EV – AHŞAP KULÜBE

Ahşap ev ürünleri, istenilen ebatlarda kullanım amaçlarına ve yapılacak alanlara uygun olarak projelendirilmek suretiyle müşterilerimizin beğenilerine sunulmaktadır. Konforunuz ve kullanım amacınıza uygun olarak ergonomik özellikleri ön planda tutulmak suretiyle yaşanacak mekânlar oluşturuyoruz. Ahşap ev modellerimiz kullanılacak malzeme ve duvar paneli detaylarına göre 3 çeşide ayrılmaktadır. Bunlar
·         Lambri duvar kaplamalı ahşap ev
·         Yarım kütük duvar kaplamalı ahşap ev
·         Yalı baskı duvar kaplamalı ahşap ev
Ahşap ev konusunda dikkat edilecek bazı hususlar ve teknik detaylar şöyle açıklanabilmektedir.
İZİNLER-BELGELER
Ahşap evin yapılacağı yere göre yerel izinler ve belgeler değişkenlik gösterebilir. Söz konusu tüm izinler, belgeler ve harçlar alıcıya ait olmaktadır. Bu izinler:
* Belediye nezdindeki inşaat işleri ile ilgili alınması gereken tüm izinler, belgeler, harçlar ve ruhsatlar ile yol payları,
* Elektrik, su, telefon ve doğalgaz tesisatlarına ilişkin abonmanlık işleri, harçlar ve izinler
SU BASMA BETONU / ZEMİN BETONU
Müşterilerimiz tarafından, projeye uygun şekilde hazırlanması sağlanmaktadır.
ZEMİN ALANI
Projelendirmenin sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi açısından önem arz etmektedir. Zemin alanı, kat adedi ile çarpılıp, fiyatlamayı belirleyecek ana unsurlardandır.
ÇATI FORMU VE ALANI
* Yapının büyüklüğü ve özelliklerine uygun ebatlardaki mertekler ile çatı iskeleti oluşturulmaktadır.
* Çatı iskeleti üzerine OSB kaplanmaktadır. İlk kat OSB üzerine strafor kaplanmaktadır
* Strafor üzerine tekrar OSB kaplanmaktadır. İkinci kat OSB üzerine çift kat membran yapıştırılmaktadır. Söz konusu membran katları birbirine dik yönlü olmaktadır.
* Çatı kenarlarına alın tahtası ve oluk çakılmaktadır.
* Çatı üstü kaplaması kiremit veya uygun özelliklerde şıngıl olabilmektedir.
KAT SAYISI
* Birim m2 uygulanacak alanı belirlemektedir.
* Ahşap yapı yüksekliğini belirlemektedir.
* Birden fazla katlarda iç merdiven ihtiyacı olmaktadır
* Katlar arası bölmelerde; karkas üzerine alttan ve üstten OSB kaplanmaktadır. Alt kat tavanı lambri veya alçıpan, üst kat zemini seçeceğiniz döşeme malzemesi olmaktadır.
DUVAR YÜKSEKLİĞİ
* Yapıda düşünülen kat sayısı duvar yükseklikleri konusunda belirleyici olmaktadır.
ODA-BÖLME SAYISI
* İstenilen kullanım şekline göre talepler doğrultusunda projelendirilmektedir.
DUVAR PANELİ
* Cephe panellerinde, ahşap karkaslardan oluşan iskelet blokları, içten ve dıştan 9 mm OSB ile kaplanmaktadır. OSB yüzeyler dıştan TYVEK cephe örtüsü ile içten ise STRAFOR ile kaplanmaktadır
* Duvar paneli ile cephe kaplama malzemesi arasında cam yünü kullanılmaktadır.
* TYVEK cephe örtüsü ve STRAFOR, seçeceğiniz duvar paneli malzemesi ile kaplanarak duvar paneli bitirilmiş olmaktadır.
* Oda-bölme panellerinde ise oluşturulacak ahşap karkas üzerine tercih edilen cephe kaplama malzemesi ile duvar paneli oluşturulmaktadır.
ZEMİN MALZEMESİ
* Zemin döşeme altlarına OSB ve strafor kullanılmaktadır
* Zemin kaplama malzemesi olarak döşeme tahtası (rabıta) veya lamine parke tercih edilebilmektedir.
* Tercih edilen zemin malzemesi strafor ve OSB üzerine uygulanmaktadır.
TAVAN MALZEMESİ
* Ahşap yapıda kat olması halinde, katlar arası bölmelerin tavanlarında alçıpan tercih edilebilir. Çatı bölümü tavan malzemesi lambri olmaktadır.
* Tavan lambrileri ve/veya tavan alçıpan + boya metrajı toplamları birbirine eklenerek birim fiyatlar üzerinden toplam fiyata yansıtılmaktadır.
BALKON
* Talep edilmesi durumunda, zemin alanı, taşıyıcı profilleri ve korkuluk metrajları hesaplanarak fiyatı oluşturulmaktadır.
VERANDA
* Talep edilmesi durumunda, balkon üst kapatmalarında ve/veya giriş kat açık alan oturum bölgesi oluşturulmasında yapılmaktadır.
* Tercih edilecek modele, alana ve uygulama yerine göre birim fiyat üzerinden hesaplanmakta ve toplam fiyata yansıtılmaktadır.
* Veranda ürünlerimizde, taşıyıcı direklere aşıklar bağlanmakta ve aşıkların üzerine binaya montajlanmış mertekler bindirilmektedir. Mertekler üzerine lambri çakılmaktadır. Lambri üzerine sıcak membran ile izolasyon yapılıp, membran üzerine shingle veya kiremit kaplanmaktadır.
PERGOLA
* Talep edilmesi durumunda, balkon üst kapatmalarında ve/veya giriş kat açık alan oturum bölgesinde yapılmaktadır.
* Tercih edilecek modele, alana ve uygulama yerine göre birim fiyat üzerinden hesaplanarak toplam fiyata yansıtılmaktadır.
 * Pergola ürünlerimizde, taşıyıcı direklere aşıklar bağlanmakta ve aşıklara 50 cm veya talep edilen mesafe aralıklarla mertekler bağlanmaktadır. İsteğe göre kumaş veya tente ile çatı kapatması yapılabilmektedir.
KAPI GİRİŞ ÖNÜ SUNDURMA
* Talep edilmesi durumunda, kapı giriş üstlerine yapılmaktadır.
* Tercih edilecek ölçüye göre, direkli veya direksiz olarak kapı giriş üstü kapatması yapılmaktadır.
MERDİVEN
* Binada kat olup olmaması durumuna göre tespit edilir.
* Kat yüksekliklerine göre adet durumu tespit edilir.
* Binada kat olmasa da giriş kapısında zemin durumuna göre tercih edilebilir.
* Merdiven kenarlarına yapılacak korkuluklar tercih edilecek modele göre metre cinsinden birim fiyat ile çarpılıp, toplam fiyata eklenmektedir.
PENCERE
* Cephe ölçülerine, kat sayısına ve oda-bölme sayısına göre adet ve metraj belirlenir.
*  Pencerelerde ısıcam uygulanmaktadır.
 * Kulp ve aksesuarları tarafınızdan temin edilmekte ve firmamızca uygulanmaktadır.
* Pencere fiyatı toplam fiyata dahildir.
KAPI
* Model olarak; Amerikan Panel Kapı, MDF üzeri Kaplamalı Kapı, Masif Kapı veya Lake Boyalı Kapı tercih edilebilir.
* Tercih edilecek modele göre kullanılması gereken kapı adedi birim fiyat ile çarpılıp, toplam fiyata eklenmektedir.
* Kulp ve aksesuarları hariçtir. Tarafınızdan temin edilmekte ve firmamız tarafından uygulanmaktadır.
MUTFAK DOLABI
* Model olarak; Suntalam, MDFLAM, Kaplamalı veya Masif dolaplar tercih edilebilir.
* Tercih edilecek modele göre yapılacak toplam m2 alanı birim fiyat üzerinden hesaplanarak toplam fiyata eklenmektedir.
* Tezgah ve evye hariçtir.
BANYO DOLABI
* Model olarak; Suntalam, MDFLAM, Kaplamalı veya Masif dolaplar tercih edilebilir.
* Tercih edilecek modele göre yapılacak toplam m2 alanı birim fiyat üzerinden hesaplanarak toplam fiyata eklenir.
* Tezgâh ve armatürler hariçtir.
ELEKTRİK-SU-DOĞALGAZ-TELEFON TESİSATLARI

Tüm izin, belge ve tesisat döşeme işleri alıcıya ait olmaktadır. Tesisatların döşenmesi işinin, ekibimiz ile koordineli şekilde yapılmasının sağlanması gerekmektedir.

GENEL OLARAK
* Ürünlerimizde dış cephe boyalı ithal çam kerestesi kullanılmaktadır.
* Binanın içi ve dışı firmamızca beğendiğiniz renkte boyanmaktadır. Dışarıya bakan malzeme ahşaba özel dış cephe boyası ile, içeriye bakan malzeme parlak su bazlı boyalarla boyanmaktadır.
* Banyo ve mutfakta bulunan vitrifiye malzemeleri, evye, klozet, duşakabin, davlumbaz, aspiratör, klima, ısınma araçları, armatürler, paslanmaz ve diğer aksesuarlar fiyatlara dahil değildir. Ancak işveren tarafından temin edilmesi halinde montajları yapılmaktadır.
* Abajur ve diğer aydınlatma araçları işverene ait olmaktadır.
* Yatak, dolap, komidin vb. mobilya fiyata dâhil değildir.
* Ahşap ev montajı sırasında, şantiye sahasında elektrik ve su temini işveren tarafından karşılanmaktadır.

AHŞAP PERGOLA

Ahşap Pergola / Pergole

Pergola, belirli bir hat boyunca yanlarına sütün ya da direkler dikilerek, üstü ahşap latalar, ahşap panjurlar, farklı tekstil malzemeleri ile ya da sarmaşık bitkilerle donatılmış gölgeli alan, yürüyüş yolu ya da geçittir. Sözcüğün kökeni, Latincede saçak, suyolu anlamına gelen pergula ifadesine dayanmaktadır. Avrupa dillerine İtalyanca vasıtasıyla girmiş ve bugünkü anlamını kazanmıştır. Ülkemizde pergole adıyla anılmasına karşın bu kullanımın yanlış olduğu ifade edilebilir. Günümüzde her geçen gün talebi artmakta olan pergolalar farklı ağaç türlerinden yapılmaktadır. Anadolu’da bu tür yapılara gölgelik adı da verilmektedir.
Pergola ürünü; yapılara veya binalara bağlanmış olan ya da bağımsız olarak tek başına yükselen, çatısında sıvı izolasyonu bulunmayan gölgelik oluşturmak maksadıyla yapılan farklı çatı şekilleri ve malzemelerine sahip yapıları temsil etmektedir.  
Pergola ürünlerimiz genellikle ithal çam ağaçlarından imal edilmektedir. İsteğe göre özel Afrika ağaçlarından da (sapelli, ıroco, vb.) yapılmaktadır. Fırınlanmış olarak nem oranının %12-16 arasında tercih ettiğimiz ithal çam ağacı isteğe göre kahverengi ve yeşil emprenye edilerek ağacın mantar ve böcek istilasına karşı uzun yıllar koruyucu görev görmesi sağlanır. Ayrıca en iyi ahşap dış cephe boyalarıyla da istenilen renkte boyanıp ahşabın UV ışınlarından ve olumsuz hava koşullarından uzun yıllar korunması sağlanır.
Pergola ürünlerimiz istenilen ebatlarda özel proje ve tasarım çalışması yapılarak, müşterilerimizin beklenti ve isteklerine en uygun koşullarda sunulmaktadır.
Pergola malzemelerimiz, müşterilerimizin istekleri doğrultusunda tasarımlarına uygun olarak atölyede hazırlanır. Yerinde montajı yapıldıktan sonra son rötuş boyası yapılır.
Pergola ürünlerimizi korkuluklu veya korkuluksuz olarak, ya da oturaklı veya oturaksız olarak tercih edebilirsiniz. Söz konusu korkuluk veya oturak modellerini tüm ürünlerimizde kullanılan veya tarafınızdan beğenilmiş olan farklı kaynaklardaki korkuluklardan tercih edebilirsiniz.
Pergola ürünlerimizi seperatör veya payanda gibi farklı direk elemanları ile tercihinize göre kombine edebilirsiniz.
Pergola ürünlerimizin çatı özellikleri; isteğe ya da projeye göre farklı mertek dizilimleri ile tercih edilebileceği gibi, merteklerin üzerine farklı türde kumaş uygulamaları yapılabilir. Ayrıca mertek aralarına panjur sistemi yapılarak farklı tasarımlar da elde edilebilir. Farklı mertek dizilimleri tercihi ile sarmaşık tarzı bitkilerin uygulanması ile gölgelik alanları oluşturulabilir.
Pergola ürünlerimiz ister evinizin ister villanızın isterseniz işyerinizin bahçesine kurulumu yapılabilir. Pergolaların zemin montajı ister beton üzerine isterseniz toprağa kazık çakma yöntemiyle zemini ahşap olarak yapılabilmektedir. Beton üzeri pergolaların da isteğinize göre zemini ahşap kaplanabilmektedir.
Pergola ürünlerimizi tarafımızdan sunulan aksesuarlar ile kombine ederek de tercih edebilirsiniz.

Ahşap Deprem ve Yaşam

Mimarlık eğitimi verilen kurumlarda ahşaba ilgi gösteriliyor mu?

      Hiç sanmıyorum, çünkü ahşabı bilen kalmadı öğretecek kimse de yok. Geçmeleri biribirine nasıl geçer, kurt ağzı nasıl geçer, bunları bilen de yok. Dolayısıyla da artık ahşap bilgi uzaklığı nedeniyle öğretilmez bir şey haline geldi. Kesinlikle diyebilirim ki ahşabı bugün doğru dürüst öğretmiyorlar, öğrenmiyorlar. Zaten ahşabı öğrenmenin de bir temeli olması gerektir, ahşabı öğrenebilmek için bir kere geometri bilmek lazımdır. Geometriyi doğru dürüst bilen kalmadığına göre, ahşabı öğretseler bile kime öğretecekleri çok şüphelidir. Üçüncü boyutta örneğin: bir asma çatının geçmelerini anlatabilmek ve anlayabilmek için geometri bilgisi şart.

Sizce ahşap kültürünün mimarlık ve mühendislikteki yeri nedir?
Geçmişte tabii ahşap kültürünün yeri engin ve zengindi. Neden öyleydi? Çünkü malzeme çok kullanılıyordu da ondan. Şimdi artık kullanımında bir azalma olmuş. Hatta yangınlar dolayısıyla zaman zaman ahşap yasak da edildi. Karkas yapı neredeyse kalmadı, bugün köylerde ve gecekondularda bile bir ahşap karkas yapıya veya iskelet yapıya rastlamak mümkün değil gibi. Kullanım alanının azalmasıyla birlikte bilgisi de azaldı. Gecekondular bile tuğla veya yığma biriketten yapılıyor. Köylerde dahi ahşabın kullanımının bir derece azaldığını zannediyorum, çok iyi bildiğimi söyleyemem. Ama ahşabı çok eskiden beri ustaca kullanan bölgelerimiz var örneğin; Bolu civarı veya Karadeniz’in doğusu, oralarda da azalma olduğunu sanıyorum. Örneğin; yığma ahşap diye bir tip vardır, kütükleri üst üste koyup birbirine alıştırırlar yatay kapak çıkararak; hatta aralarına pamuk veya ot bile tıkarlar. Bu yığma ahşap yapıların, bizim Bolu dağlarında ve köylerinde örnekleri vardır. Aynı yapı biçimi Sibirya’da, mesela fevkalade çok uygulanıyor. Bizde de uygulanan hatta detayları ve köşe bağlantıları bilinen bir inşaat sistemiydi, bunu bilen de yapan      da dolayısıyla ustası da kalmadı. Ahşap bilgisi sanki divan edebiyatına döndü, unutulur gibi oldu.

Yüzyıllar boyunca geleneksel yapı kültürümüzde çok önemli yeri olan bu malzeme nasıl oldu da son yarım yüzyıl içerisinde terk edildi?
Kullanım açısından terk edildi, ahşabı kullanmak zor, hele hele biçilmiş ahşabı kullanmak daha da zorlaştı. Ekonomik açıdan öteki yapı sistemlerine göre ahşap pahalılaştı asıl faktör bunlar. Sonra hızlı yapı deyince gecekonducu tipler türedi, günde iki bin tuğla işleyen usta gecekondularda önemli adam oldu. Dolayısıyla da ihtiyaç sahipleri ahşap yaptırmaktan uzaklaştı. Bir de ahşabı yapmanın ve kullanmanın da bir kültürü vardır. Bu kültüre ne keresteci sahip ne de bina yaptıracak mal sahibi. Beton öldürür deniliyor yanlış yapılırsa her şey öldürür, bu tarz peşin hükümlerden kaçınmak gerekiyor. Nasıl geliştirilebilir, bugüne gelinmiş olmasına rağmen. Bir kere fiyat açısından bu olay önemli, ikincisi ahşabın kalitesi açısından da önemli. Finlandiya’da örneğin ahşabı öyle terbiye ediyorlar ki içini boşaltıyorlar ve ahşabın içindeki o boşluklara dayanıklı kimyevi maddeler dolduruyorlar, ahşap başka bir şey oluyor metal gibi bir şey oluyor. Yani ahşap bir nevi üniversite tahsili görmüş insana benziyor, o artık kereste değil!.. Ahşabın kalitesinde bir heves yaratmak lazım. Kesildiği gibi işlenmeden, sağda solda kullanılmasını teşvik etmek bu işi hafife almak olur. Bugün ahşap karkas A.B.D’de bile kullanılıyor, mesela Hollywood’da çoğu yıldızlar evlerini ahşap karkas yaptırıyorlar. Orada da bir geleneği var bu işin, bizde mesela yaklaşık 150 cm’de bir ana dikme 10×10-12×2, ondan sonra da arada 50 cm’de bir ara dikme ki 5X10 ya da 6X12 boyutlarında olurdu. Onlar da buna benzer bir şey yapıyor ama onlarda ana dikme yok, hep ara dikmelerle yapıyorlar. Bir iskelete dönüşüyor o, bizde de iskelete dönüşürdü zaten ve doğru yapılırsa sağlam iskelet olurdu örneğin depremde öldürücü olmazdı.

1894 İstanbul depreminden sonra Atina rasathanesinin bir raporunda: “Binaların çoğunun ahşap olması zararın az olmasını sağlamıştır.” satırları yer alıyor. Sizce deprem, mimarlıkla ahşabı yeniden buluşturabilir mi?
Şimdi biz milletçe hep kolayına kaçma huyu edindik, hani eskiden bu kadar değildi bu. 1950’ler de sanki bizim toplumumuz bir değişime girdi. Mostroluk bir geçmiş sevgisi ve gösterisine rağmen, geçmişte ahlaki açıdan ne dayanağınımız varsa, tutarlı neyimiz varsa hepsini unutmaya giriştik. Kültüründen vazgeçen bir toplumun, mantıklıyı arama konusunda da herhangi bir çabası olamaz. Kolayına kaçmak âdet oldu, vurgunculuk müthiş bir yayılma gösterdi. İstatistiki olarak söylemem mümkün değil ama sadece izlenimimi aktarayım: 1950’den önce rüşvet alan memur sayısı ne ise 1950’den sonra bunun on misli, yirmi misli oldu. Rüşvet almayana budala gözüyle bakmaya başladılar. Bu rüşvet çirkinliği ta siyasetin üst kademelerindeki politikacılara kadar yaygınlaştı. Şimdi böyle bir toplum doğruyu nasıl bulacaktır? Ahşapta da bulamaz, hiçbir şeyde de bulamaz! Tabii ahşabı da tanıtırken ve överken aklı başında davranmak lazım yani uzun ömürlü oluşunu, dayanıklı oluşunu ve bunun tekniğinin öteki tekniklere göre veya depreme, yaşama şartlarına karşı nasıl daha dengeli olduğunu anlatabilmek lazım; bu bilgileri ciddi olarak vermek gerekiyor.

Deprem mimarlıkla ahşabı yeniden buluşturabilir mi? Sırf depremin bu bilgiyi vereceğini hiç sanmam. Çünkü deprem felaketi çabuk unutuldu. 1939 Erzincan depreminde 40.000 kişi öldü ve bu ölümlerin büyük nedeni yapı sistemindeki cehalet ve yanlışlıktı. O günlerin duygulanımları unutuldu gitti. Ondan sonraki her depremde politikacılar iri nutuklar verdiler, yeni yönetmelikler çıktı ama kanun çıkararak bir toplum ıslah edilemiyor. Kuşaklara hatta yüzyıllara yaygın kültür ve ahlak geliştirilmesiyle bir toplum ıslah ediliyor. Şimdi toplumumuzda karanlık gözüken, ahlak dışı noktalar hep yüzyıllardır biriken, tohumu atılan şeyler, ama son yarım yüzyılda büsbütün cıvıyan bir hal…

Ahşabı da sevdirmenin ve öğretmenin yolu herhalde önce mantığından, sonra da uzun seneler sabrederek öğrenilmesini sağlamaktan geçer. Öyle iki lakırdıyla, bir panelle olacak bir iş değil.

Eski mimariyi ve tarihi kent dokusunu koruma bilinci nasıl sağlanabilir?
Ahlaki değerleri koruyamadıktan sonra, mimari değerleri hiç koruyamayız. Yüzyıllık camiler niye ayakta da sivil mimari örnekleri yok? Sivil mimarinin bir bölümünü yangınlar aldı götürdü. Ayakta duranlar da taştan yapılmış olanlar, yani yıkılmıyor da ondan duruyor. Onda bile çirkin örnekler verildi; Beyazıt’daki Simgeşhane binasının yarısını Adnan Menderes yıktırdı. Yani bir bütün olan mimari eserin yarısını yol genişletilmesi adına yıktırdılar. İstanbul yarımadasının ve eski sur içi bölgenin, tarihi Bizans ve Osmanlı İstanbul’unun, cibiliyeti tahrip edildi. Büyük yollar açarak ve yüksek katlı binalara izin vererek. Üniversiteler bile vahşi boyutlarda binalar yaptılar, Fen ve Edebiyat Fakültesi’nden, başlayarak ondan sonra da Cerrahpaşa Hastaneleri’ni, ta sahile kadar eski mahalleleri yok ede ede, eze eze yürüterek… Bazı şeyler umutsuzluk doğuruyor, İstanbul’un Kuytu Köşeleri adında yeni bir kitap yazdım ve basılmak üzere yayıncıma verdim. Bu kitap dolayısıyla anılarımı tazeleme gezilerine çıktım yine. İstanbul’da, çocukluğumu yaşadığım sokaklara gittim. Mesela çocukluğumu yaşadığım semtlerden birisi Narlıkapıdır; oraya gittiğimde gördüm ki 1930’lu yıllarda oturduğum ev hâlâ ayaktaydı. Tahrip olmuş, perişan olmuş, ama hâlâ ayakta; imar oraya girmemiş, girememiş nedense(?!) Ve kademe kademe İstanbul’un, şehir mekanları da önce Adnan Menderes imarı gibi tahripkâr ve vicdan dışı hareketlerle, ondan sonra da mesela Boğaziçi’nin daraltılması gibi Bedrettin Dalan depreminin getirdiği olaylarla tahrip edilmekte. Bu şehrin tarihi hırpalanıyor ve bu şehirde örneğin Bizans’ı, ortaya çıkartmak ahlak ve kültür borcudur. Osmanlı dönemi eserlerine de yine hırpalamadan etrafını açmak, hatta gerektiği takdirde etrafına eski binaları yapıştırmak ve o mekanları yaşatmak kabil olmadı. Ne yapıp yapıp, bu tarihten sonra bile bu söylediklerimi yapmaya çalışmakta isabet var. Ama başarılabilir mi? Bizim bu siyaset ahlakımızla ve bu aydın kişi umarsamazlığımızla hiçbir şey halledilemez, umursamazlık var! Hani bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyen ve bunu atasözü olarak nesiller boyu birbirine nakleden bir milletin yakın bir gelecekte, yakın bir yüzyılda atılım yapması beklenemez.

Yaşadığınız ahşap evlerden örnekler verebilir misiniz?
Samatya’da, Narlıkapı semtinde Narlıkapı çıkmazı 34 numarada oturduk. Üç katlı ahşap bir evdi, genişliği 4.5 metre, -öyle konak filan sanılmasın!..- derinliği 8 metre olan bir giriş katı vardı, üstünde de iki kat daha vardı. Giriş katında bir oda bir mutfak, üst katlarda da ikişer oda bulunuyordu. Kiracıları (yani insan kiracıları) ayrı yaşarlardı da fareler müşterekti. Karkas binanın içinde farelerin hem döşeme aralarında hem de karkas duvar içinde muazzam bir trafiği vardı. Yine hatırlıyorum, 1930’lu yıllarda bir gündüz vakti deprem oldu. Demiryolu kenarında otururduk. Demiryolunun öbür tarafındaki ahşap evlerin çiftetelli oynar gibi göbek attıklarını gördüm. O senelerde sebep belki başkaydı ama binalar farelerle çok ilgiliydi, tahtakuruları da vardı. Tahtakuruları bir bela idi. Tahtakuruları ahşap evlerde yuva yapabiliyorlardı. Tabii akar suyumuz yoktu, örneğin elektriğimiz de yoktu. Elektrik 1935 yılında yapıldı, böyle altı kişilik bir ekip geldi. Sabah hat döşemeye başladılar akşama eve elektrikler yandı. Biz şaşkınlık içinde katlar arasında koşuşmaya başladık, “orası da aydınlık, burası da aydınlık!” diye. İdare lambası adı verilen tek mumluk lambalar vardı, onlarla yolumuzu bulurduk. Tabii elektrikli ev aleti diye bir şey de bilmezdik, karpuz kuyuya sallandırılırdı ki serinlesin diye. Yalnız bir başka fark vardı. O zaman fukara pazarı olan Samatya çarşısında ucuz ucuz levrek ve barbunya ve koskoca kılıçbalıkları dilimlenir, okka hesabı satılırdı. İstanbul, kebap bilmezdi, İstanbul balık yerdi, nüfusu şimdikinin yirmide biri kadardı, balık da yirmi misliydi denizde çeşit vardı. Palamut yiyenler yadırganırdı. Çünkü daha müstesna balıklar vardı. Lüfer mevsimi ibadullah, uskumru ibadullahtı. Biz ya yelkenle ya da kürekle Ahırkapı’ya giderdik çapari sallardık, ilk çekişimizde istavrit gelmişse onları denize atar oltaları toplar geri dönerdik. İstavriti yemezdik yahu, biz uskumru yerdik Samatya’da. Açtık filan ama denizden de ekmeğimizi çıkarırdık ve ucuzdu da. 1950’den sonra İstanbul, tarihinde ilk kez 1.000.000’u aştı insan kalabalıklaştı, balık azaldı, kebap başladı. Ben İstanbul’un, tarihini ikiye ayırıyorum zaten “kebaptan önce ve kebaptan sonra!..” diye. Ve biz kitap okurduk kitap! Eminönü Halkevi bizim cennetimizdi, zaten evde -mangallı tek odalı- ders çalışamazdık da Samatya’dan yürüye yürüye Eminönü Halkevi’ne giderdik. Orada soba yanardı ve biz bir yandan hem ders çalışır hem de kitaplıktaki binlerce kitaptan yararlanırdık. Sefildik ama hayatımızdan şikayet etmiyorduk ve ülkenin geleceğinin parlak olacağına tam bir iman içinde inanıyorduk. Şaibeli politikacıların ülkenin kaderine hakim olabileceği gibi bir olasılık hiç mi hiç aklımızın ucundan bile geçmiyordu. Dolayısıyla biz yine de mutluyduk ha…

Meslek yaşamınızı anlatabilir misiniz?
O zamanlar okulumuzun adı Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Mimarlık Bölümü’ydü. Orada öğrenciyken hele savaş zamanı, yoksulluk içindeyken, para kazanmak zorundaydık saati otuz kuruşa resim çizerdik. Para kazanma gerekliliği bizi gece gündüz geberesiye çalışmaya zorlardı. Kötü öğrenci değildim, iyi öğrenci olduğumu da utanmadan söylerim. Bütün derslerimizi iyi öğrenmek için yırtınırdık, bize statik ahşap, çelik ve betonarmeyi hocamız Turgan Sabis bey öğretti. Gencecik bir adamdı, daha sonra İstanbul Teknik Üniversitesi’nde profesör oldu. Alman ekolünden Vorhölzer, Bruno Taut, Wilhelm Schütte gibi önemli hocalar da vardı. Akademi’nin Mimarlık bölümünü canlandıran uluslararası seviyeye çıkarmaya yardımcı olan önemli insanlardı. Türk hocalarımız arasında da çok değerli isimler vardı örneğin Turgan Sabis gibi, Turgan Sabis’ten öğrendiğim statik ve ahşap bilgisiyle 1944’de 25 metre açıklıkta bir ahşap çatı projesi yaptım ve sonra o proje uygulandı. Tekel Genel Müdürlüğü inşaat şubesinin danışmanlığını yapan Prof. Feridun Arısan vardı. Projeleri o kabul ederdi ahşap çatının statik hesabını ve projesini götürdüğüm zaman bana: “Kim yaptı bunu?” diye sorunca “Ben yaptım” dedim, bu sefer “Sen kimsin yahu?” deyince mimarlık öğrencisi olduğumu söyledim. Beni sınava çekti hepsini benim yaptığıma ikna olduktan sonra Feridun Arısan bana statik işlerini verdi. Savaş yıllarında açlıktan kurtulmanın yollarından birini de böyle bulduk. O ahşap çatı İzmir’de Halkapınar Şarap Fabrikası’nın ek inşaatında uygulandı. Ayrıca Düzce’de yine öğrenciliğimde inşaat idare ediyordum. Devlet o aralar acil konutlar yaptırıyordu. Bir yandan orada ahşap bina projeleri yaptım, statik projeleri de dahil. Yaptığım projelerde adımı gördükleri zaman “doğru yapılmıştır” diye hemen tasdik ederlerdi. Daha o yıllarda yeni mimarken uyguladığım, statik hesabını yaptığım betonarme ve çelik binalarım da vardır. Kısacası öğrenimimi bitirdikten sonra serbest mimarlık çalışmalarımı ara vermeden sürdürdüm. 1957-1972’ye kadar 15 yıl İstanbul Teknik Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak bulundum. Ulusal ve uluslararası mimarlık yarışmalarında ödüller kazandık. Yarım yüzyılı aşkın meslek yaşamımda spor salonlarından büyük endüstri tesislerine kadar çok sayıda proje ve uygulamaları gerçekleştirdim.

Ahşabı öyle terbiye ediyorlar ki içini boşaltıyorlar ve ahşabın içindeki o boşluklara dayanıklı kimyevi maddeler dolduruyorlar, ahşap başka bir şey oluyor, metal gibi bir şey oluyor. Yani ahşap bir nevi üniversite tahsili görmüş insana benziyor, o artık kereste değil!..

Ahşabı da sevdirmenin ve öğretmenin yolu herhalde önce mantığından, sonra da uzun seneler sabrederek öğrenilmesini sağlamaktan geçer. Öyle iki lakırdıyla, bir panelle olacak bir iş değil.

 Kaynak: www.ahsapev.com.tr

 

İDEA'DAN ELEGANT OFİS TASARIMI

Türkiye distribütörlüğünü yaptığımız İDEA firmasının çok özel tasarımlarından bir tanesi. Dış mekan için tasarlanmış olan TIGER modeli Elegant Şehir Mobilyasının iç mekanlarda da kullanılabileceğini zarif bir şekilde gösterdiler.
GNC Ahşap distribütörlüğünde İDEA’nin ahşap ve metal şık tasarımlarını çok yakında sadece elegant projelerde göreceğiz.

Beyaz boyalı metal ile masif ahşap rengi Tiger’ın şıklığını ortaya çıkardığı gibi ofiste de aynı renkler kullanılmış. Bembeyaz bir ofis ve şık tasarımlı masalar ilk etapta dikkatimizi çekiyor.

Ofis masalarının metal ve kendini gösteren ayakları, duvarlardaki lambiri ahşap kaplama üzerindeki hayvan motifleri ortamı hareketlendiren unsurlardan.

 

Tiger’da ortama ferahlık kazandıracak çiçekleriniz içinde özel bir düşünülmüş. Boş haznelere yerleştirilecek bitkiler dekorasyonu tamamlayacak.