Posts

Ahşap Deprem ve Yaşam

Mimarlık eğitimi verilen kurumlarda ahşaba ilgi gösteriliyor mu?

      Hiç sanmıyorum, çünkü ahşabı bilen kalmadı öğretecek kimse de yok. Geçmeleri biribirine nasıl geçer, kurt ağzı nasıl geçer, bunları bilen de yok. Dolayısıyla da artık ahşap bilgi uzaklığı nedeniyle öğretilmez bir şey haline geldi. Kesinlikle diyebilirim ki ahşabı bugün doğru dürüst öğretmiyorlar, öğrenmiyorlar. Zaten ahşabı öğrenmenin de bir temeli olması gerektir, ahşabı öğrenebilmek için bir kere geometri bilmek lazımdır. Geometriyi doğru dürüst bilen kalmadığına göre, ahşabı öğretseler bile kime öğretecekleri çok şüphelidir. Üçüncü boyutta örneğin: bir asma çatının geçmelerini anlatabilmek ve anlayabilmek için geometri bilgisi şart.

Sizce ahşap kültürünün mimarlık ve mühendislikteki yeri nedir?
Geçmişte tabii ahşap kültürünün yeri engin ve zengindi. Neden öyleydi? Çünkü malzeme çok kullanılıyordu da ondan. Şimdi artık kullanımında bir azalma olmuş. Hatta yangınlar dolayısıyla zaman zaman ahşap yasak da edildi. Karkas yapı neredeyse kalmadı, bugün köylerde ve gecekondularda bile bir ahşap karkas yapıya veya iskelet yapıya rastlamak mümkün değil gibi. Kullanım alanının azalmasıyla birlikte bilgisi de azaldı. Gecekondular bile tuğla veya yığma biriketten yapılıyor. Köylerde dahi ahşabın kullanımının bir derece azaldığını zannediyorum, çok iyi bildiğimi söyleyemem. Ama ahşabı çok eskiden beri ustaca kullanan bölgelerimiz var örneğin; Bolu civarı veya Karadeniz’in doğusu, oralarda da azalma olduğunu sanıyorum. Örneğin; yığma ahşap diye bir tip vardır, kütükleri üst üste koyup birbirine alıştırırlar yatay kapak çıkararak; hatta aralarına pamuk veya ot bile tıkarlar. Bu yığma ahşap yapıların, bizim Bolu dağlarında ve köylerinde örnekleri vardır. Aynı yapı biçimi Sibirya’da, mesela fevkalade çok uygulanıyor. Bizde de uygulanan hatta detayları ve köşe bağlantıları bilinen bir inşaat sistemiydi, bunu bilen de yapan      da dolayısıyla ustası da kalmadı. Ahşap bilgisi sanki divan edebiyatına döndü, unutulur gibi oldu.

Yüzyıllar boyunca geleneksel yapı kültürümüzde çok önemli yeri olan bu malzeme nasıl oldu da son yarım yüzyıl içerisinde terk edildi?
Kullanım açısından terk edildi, ahşabı kullanmak zor, hele hele biçilmiş ahşabı kullanmak daha da zorlaştı. Ekonomik açıdan öteki yapı sistemlerine göre ahşap pahalılaştı asıl faktör bunlar. Sonra hızlı yapı deyince gecekonducu tipler türedi, günde iki bin tuğla işleyen usta gecekondularda önemli adam oldu. Dolayısıyla da ihtiyaç sahipleri ahşap yaptırmaktan uzaklaştı. Bir de ahşabı yapmanın ve kullanmanın da bir kültürü vardır. Bu kültüre ne keresteci sahip ne de bina yaptıracak mal sahibi. Beton öldürür deniliyor yanlış yapılırsa her şey öldürür, bu tarz peşin hükümlerden kaçınmak gerekiyor. Nasıl geliştirilebilir, bugüne gelinmiş olmasına rağmen. Bir kere fiyat açısından bu olay önemli, ikincisi ahşabın kalitesi açısından da önemli. Finlandiya’da örneğin ahşabı öyle terbiye ediyorlar ki içini boşaltıyorlar ve ahşabın içindeki o boşluklara dayanıklı kimyevi maddeler dolduruyorlar, ahşap başka bir şey oluyor metal gibi bir şey oluyor. Yani ahşap bir nevi üniversite tahsili görmüş insana benziyor, o artık kereste değil!.. Ahşabın kalitesinde bir heves yaratmak lazım. Kesildiği gibi işlenmeden, sağda solda kullanılmasını teşvik etmek bu işi hafife almak olur. Bugün ahşap karkas A.B.D’de bile kullanılıyor, mesela Hollywood’da çoğu yıldızlar evlerini ahşap karkas yaptırıyorlar. Orada da bir geleneği var bu işin, bizde mesela yaklaşık 150 cm’de bir ana dikme 10×10-12×2, ondan sonra da arada 50 cm’de bir ara dikme ki 5X10 ya da 6X12 boyutlarında olurdu. Onlar da buna benzer bir şey yapıyor ama onlarda ana dikme yok, hep ara dikmelerle yapıyorlar. Bir iskelete dönüşüyor o, bizde de iskelete dönüşürdü zaten ve doğru yapılırsa sağlam iskelet olurdu örneğin depremde öldürücü olmazdı.

1894 İstanbul depreminden sonra Atina rasathanesinin bir raporunda: “Binaların çoğunun ahşap olması zararın az olmasını sağlamıştır.” satırları yer alıyor. Sizce deprem, mimarlıkla ahşabı yeniden buluşturabilir mi?
Şimdi biz milletçe hep kolayına kaçma huyu edindik, hani eskiden bu kadar değildi bu. 1950’ler de sanki bizim toplumumuz bir değişime girdi. Mostroluk bir geçmiş sevgisi ve gösterisine rağmen, geçmişte ahlaki açıdan ne dayanağınımız varsa, tutarlı neyimiz varsa hepsini unutmaya giriştik. Kültüründen vazgeçen bir toplumun, mantıklıyı arama konusunda da herhangi bir çabası olamaz. Kolayına kaçmak âdet oldu, vurgunculuk müthiş bir yayılma gösterdi. İstatistiki olarak söylemem mümkün değil ama sadece izlenimimi aktarayım: 1950’den önce rüşvet alan memur sayısı ne ise 1950’den sonra bunun on misli, yirmi misli oldu. Rüşvet almayana budala gözüyle bakmaya başladılar. Bu rüşvet çirkinliği ta siyasetin üst kademelerindeki politikacılara kadar yaygınlaştı. Şimdi böyle bir toplum doğruyu nasıl bulacaktır? Ahşapta da bulamaz, hiçbir şeyde de bulamaz! Tabii ahşabı da tanıtırken ve överken aklı başında davranmak lazım yani uzun ömürlü oluşunu, dayanıklı oluşunu ve bunun tekniğinin öteki tekniklere göre veya depreme, yaşama şartlarına karşı nasıl daha dengeli olduğunu anlatabilmek lazım; bu bilgileri ciddi olarak vermek gerekiyor.

Deprem mimarlıkla ahşabı yeniden buluşturabilir mi? Sırf depremin bu bilgiyi vereceğini hiç sanmam. Çünkü deprem felaketi çabuk unutuldu. 1939 Erzincan depreminde 40.000 kişi öldü ve bu ölümlerin büyük nedeni yapı sistemindeki cehalet ve yanlışlıktı. O günlerin duygulanımları unutuldu gitti. Ondan sonraki her depremde politikacılar iri nutuklar verdiler, yeni yönetmelikler çıktı ama kanun çıkararak bir toplum ıslah edilemiyor. Kuşaklara hatta yüzyıllara yaygın kültür ve ahlak geliştirilmesiyle bir toplum ıslah ediliyor. Şimdi toplumumuzda karanlık gözüken, ahlak dışı noktalar hep yüzyıllardır biriken, tohumu atılan şeyler, ama son yarım yüzyılda büsbütün cıvıyan bir hal…

Ahşabı da sevdirmenin ve öğretmenin yolu herhalde önce mantığından, sonra da uzun seneler sabrederek öğrenilmesini sağlamaktan geçer. Öyle iki lakırdıyla, bir panelle olacak bir iş değil.

Eski mimariyi ve tarihi kent dokusunu koruma bilinci nasıl sağlanabilir?
Ahlaki değerleri koruyamadıktan sonra, mimari değerleri hiç koruyamayız. Yüzyıllık camiler niye ayakta da sivil mimari örnekleri yok? Sivil mimarinin bir bölümünü yangınlar aldı götürdü. Ayakta duranlar da taştan yapılmış olanlar, yani yıkılmıyor da ondan duruyor. Onda bile çirkin örnekler verildi; Beyazıt’daki Simgeşhane binasının yarısını Adnan Menderes yıktırdı. Yani bir bütün olan mimari eserin yarısını yol genişletilmesi adına yıktırdılar. İstanbul yarımadasının ve eski sur içi bölgenin, tarihi Bizans ve Osmanlı İstanbul’unun, cibiliyeti tahrip edildi. Büyük yollar açarak ve yüksek katlı binalara izin vererek. Üniversiteler bile vahşi boyutlarda binalar yaptılar, Fen ve Edebiyat Fakültesi’nden, başlayarak ondan sonra da Cerrahpaşa Hastaneleri’ni, ta sahile kadar eski mahalleleri yok ede ede, eze eze yürüterek… Bazı şeyler umutsuzluk doğuruyor, İstanbul’un Kuytu Köşeleri adında yeni bir kitap yazdım ve basılmak üzere yayıncıma verdim. Bu kitap dolayısıyla anılarımı tazeleme gezilerine çıktım yine. İstanbul’da, çocukluğumu yaşadığım sokaklara gittim. Mesela çocukluğumu yaşadığım semtlerden birisi Narlıkapıdır; oraya gittiğimde gördüm ki 1930’lu yıllarda oturduğum ev hâlâ ayaktaydı. Tahrip olmuş, perişan olmuş, ama hâlâ ayakta; imar oraya girmemiş, girememiş nedense(?!) Ve kademe kademe İstanbul’un, şehir mekanları da önce Adnan Menderes imarı gibi tahripkâr ve vicdan dışı hareketlerle, ondan sonra da mesela Boğaziçi’nin daraltılması gibi Bedrettin Dalan depreminin getirdiği olaylarla tahrip edilmekte. Bu şehrin tarihi hırpalanıyor ve bu şehirde örneğin Bizans’ı, ortaya çıkartmak ahlak ve kültür borcudur. Osmanlı dönemi eserlerine de yine hırpalamadan etrafını açmak, hatta gerektiği takdirde etrafına eski binaları yapıştırmak ve o mekanları yaşatmak kabil olmadı. Ne yapıp yapıp, bu tarihten sonra bile bu söylediklerimi yapmaya çalışmakta isabet var. Ama başarılabilir mi? Bizim bu siyaset ahlakımızla ve bu aydın kişi umarsamazlığımızla hiçbir şey halledilemez, umursamazlık var! Hani bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyen ve bunu atasözü olarak nesiller boyu birbirine nakleden bir milletin yakın bir gelecekte, yakın bir yüzyılda atılım yapması beklenemez.

Yaşadığınız ahşap evlerden örnekler verebilir misiniz?
Samatya’da, Narlıkapı semtinde Narlıkapı çıkmazı 34 numarada oturduk. Üç katlı ahşap bir evdi, genişliği 4.5 metre, -öyle konak filan sanılmasın!..- derinliği 8 metre olan bir giriş katı vardı, üstünde de iki kat daha vardı. Giriş katında bir oda bir mutfak, üst katlarda da ikişer oda bulunuyordu. Kiracıları (yani insan kiracıları) ayrı yaşarlardı da fareler müşterekti. Karkas binanın içinde farelerin hem döşeme aralarında hem de karkas duvar içinde muazzam bir trafiği vardı. Yine hatırlıyorum, 1930’lu yıllarda bir gündüz vakti deprem oldu. Demiryolu kenarında otururduk. Demiryolunun öbür tarafındaki ahşap evlerin çiftetelli oynar gibi göbek attıklarını gördüm. O senelerde sebep belki başkaydı ama binalar farelerle çok ilgiliydi, tahtakuruları da vardı. Tahtakuruları bir bela idi. Tahtakuruları ahşap evlerde yuva yapabiliyorlardı. Tabii akar suyumuz yoktu, örneğin elektriğimiz de yoktu. Elektrik 1935 yılında yapıldı, böyle altı kişilik bir ekip geldi. Sabah hat döşemeye başladılar akşama eve elektrikler yandı. Biz şaşkınlık içinde katlar arasında koşuşmaya başladık, “orası da aydınlık, burası da aydınlık!” diye. İdare lambası adı verilen tek mumluk lambalar vardı, onlarla yolumuzu bulurduk. Tabii elektrikli ev aleti diye bir şey de bilmezdik, karpuz kuyuya sallandırılırdı ki serinlesin diye. Yalnız bir başka fark vardı. O zaman fukara pazarı olan Samatya çarşısında ucuz ucuz levrek ve barbunya ve koskoca kılıçbalıkları dilimlenir, okka hesabı satılırdı. İstanbul, kebap bilmezdi, İstanbul balık yerdi, nüfusu şimdikinin yirmide biri kadardı, balık da yirmi misliydi denizde çeşit vardı. Palamut yiyenler yadırganırdı. Çünkü daha müstesna balıklar vardı. Lüfer mevsimi ibadullah, uskumru ibadullahtı. Biz ya yelkenle ya da kürekle Ahırkapı’ya giderdik çapari sallardık, ilk çekişimizde istavrit gelmişse onları denize atar oltaları toplar geri dönerdik. İstavriti yemezdik yahu, biz uskumru yerdik Samatya’da. Açtık filan ama denizden de ekmeğimizi çıkarırdık ve ucuzdu da. 1950’den sonra İstanbul, tarihinde ilk kez 1.000.000’u aştı insan kalabalıklaştı, balık azaldı, kebap başladı. Ben İstanbul’un, tarihini ikiye ayırıyorum zaten “kebaptan önce ve kebaptan sonra!..” diye. Ve biz kitap okurduk kitap! Eminönü Halkevi bizim cennetimizdi, zaten evde -mangallı tek odalı- ders çalışamazdık da Samatya’dan yürüye yürüye Eminönü Halkevi’ne giderdik. Orada soba yanardı ve biz bir yandan hem ders çalışır hem de kitaplıktaki binlerce kitaptan yararlanırdık. Sefildik ama hayatımızdan şikayet etmiyorduk ve ülkenin geleceğinin parlak olacağına tam bir iman içinde inanıyorduk. Şaibeli politikacıların ülkenin kaderine hakim olabileceği gibi bir olasılık hiç mi hiç aklımızın ucundan bile geçmiyordu. Dolayısıyla biz yine de mutluyduk ha…

Meslek yaşamınızı anlatabilir misiniz?
O zamanlar okulumuzun adı Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Mimarlık Bölümü’ydü. Orada öğrenciyken hele savaş zamanı, yoksulluk içindeyken, para kazanmak zorundaydık saati otuz kuruşa resim çizerdik. Para kazanma gerekliliği bizi gece gündüz geberesiye çalışmaya zorlardı. Kötü öğrenci değildim, iyi öğrenci olduğumu da utanmadan söylerim. Bütün derslerimizi iyi öğrenmek için yırtınırdık, bize statik ahşap, çelik ve betonarmeyi hocamız Turgan Sabis bey öğretti. Gencecik bir adamdı, daha sonra İstanbul Teknik Üniversitesi’nde profesör oldu. Alman ekolünden Vorhölzer, Bruno Taut, Wilhelm Schütte gibi önemli hocalar da vardı. Akademi’nin Mimarlık bölümünü canlandıran uluslararası seviyeye çıkarmaya yardımcı olan önemli insanlardı. Türk hocalarımız arasında da çok değerli isimler vardı örneğin Turgan Sabis gibi, Turgan Sabis’ten öğrendiğim statik ve ahşap bilgisiyle 1944’de 25 metre açıklıkta bir ahşap çatı projesi yaptım ve sonra o proje uygulandı. Tekel Genel Müdürlüğü inşaat şubesinin danışmanlığını yapan Prof. Feridun Arısan vardı. Projeleri o kabul ederdi ahşap çatının statik hesabını ve projesini götürdüğüm zaman bana: “Kim yaptı bunu?” diye sorunca “Ben yaptım” dedim, bu sefer “Sen kimsin yahu?” deyince mimarlık öğrencisi olduğumu söyledim. Beni sınava çekti hepsini benim yaptığıma ikna olduktan sonra Feridun Arısan bana statik işlerini verdi. Savaş yıllarında açlıktan kurtulmanın yollarından birini de böyle bulduk. O ahşap çatı İzmir’de Halkapınar Şarap Fabrikası’nın ek inşaatında uygulandı. Ayrıca Düzce’de yine öğrenciliğimde inşaat idare ediyordum. Devlet o aralar acil konutlar yaptırıyordu. Bir yandan orada ahşap bina projeleri yaptım, statik projeleri de dahil. Yaptığım projelerde adımı gördükleri zaman “doğru yapılmıştır” diye hemen tasdik ederlerdi. Daha o yıllarda yeni mimarken uyguladığım, statik hesabını yaptığım betonarme ve çelik binalarım da vardır. Kısacası öğrenimimi bitirdikten sonra serbest mimarlık çalışmalarımı ara vermeden sürdürdüm. 1957-1972’ye kadar 15 yıl İstanbul Teknik Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak bulundum. Ulusal ve uluslararası mimarlık yarışmalarında ödüller kazandık. Yarım yüzyılı aşkın meslek yaşamımda spor salonlarından büyük endüstri tesislerine kadar çok sayıda proje ve uygulamaları gerçekleştirdim.

Ahşabı öyle terbiye ediyorlar ki içini boşaltıyorlar ve ahşabın içindeki o boşluklara dayanıklı kimyevi maddeler dolduruyorlar, ahşap başka bir şey oluyor, metal gibi bir şey oluyor. Yani ahşap bir nevi üniversite tahsili görmüş insana benziyor, o artık kereste değil!..

Ahşabı da sevdirmenin ve öğretmenin yolu herhalde önce mantığından, sonra da uzun seneler sabrederek öğrenilmesini sağlamaktan geçer. Öyle iki lakırdıyla, bir panelle olacak bir iş değil.

 Kaynak: www.ahsapev.com.tr

 

Ahşap evin faydaları ve bakım için yapılması gerekenler

     Ahşap konstrüksiyonlu evler depreme karşı en iyi mukavemeti sağlayan evlerdir.
Ahşap bina da kullanılan keresteler boyuna , enine ve dikine kullanıldığı için kereste kendine has olan fiziksel özelliklerini binaya aktarmaktadır. Dolayısı ile bina ahşaba ait tüm özellikleri bünyesinde bulundurarak, doğal koşullara karşı binayı en iyi biçimde korumaktadır. Gerekli olan , kullanılan ahşaba uygun , üretim anlayışıdır. İnsan sağlığına zarar vermeyen emprenye ve boya malzemelerini ürünlerimizde kullanmaktayız. Çağdaş birleştirme detayları ve kereste kullanımı firmamızın güncel olarak takip ettiği ve geliştirdiği unsurlardır. Laminasyon ve lamine profillerin kullanımında uzman kadromuz bu alanda üretimine devam etmektedir. Uygulamalarımız daki başarımız en önemli referansımızdır.

Ahşabın temel özellikleri ;

      Darbe yalıtımı yapar. Fiziki darbeleri dalgalar halinde bünyesinde taşırken etkisini azaltır. Ahşap beton ve çeliğe göre daha fazla yük taşır. 1kg ahşap , bir kg beton ve bir kg çelikten daha fazla yük taşıyabilmektedir. Isı yalıtımı yapar. Ağaç canlı bir organizma olmanın gereği olarak , hücresel bir yapıya sahiptir. Hücreler ağaç kesimini müteakip , kuruma sürecinde içlerindeki sıvıyı % 12- 20 seviyelerine kadar kaybederler. Bu yapısı ile kereste artık ısısı çok yavaş değişen ve ısısal geçirgenliği çok azalmış olan ürün olur.
Uzun ömürlüdür. Kurutulmuş kerestenin ömrü artmaktadır. Emprenye uygulandı-ğında ömrü 7-10 kat artar. Doğru kullanıldığında ise kereste çok uzun ömürlü hale gelmektedir. Kerestenin yapısı, kullanılan alanlarda sağlamlık ve uzun ömür sağlar. Kerestenin lifleri insanın iskeletine, liflerin arasındaki dokuda insanın kas dokusuna benzetilebilir.

Nefes alır. Doğal ve sıhhatlidir. Fiziki ve psikolojik gerginliği bünyede ve çevrede barındırmaz. Yapı malzemeleri arasında insan psikolojisine iyi gelen en önemli yapı malzemesidir. Kullanıldığı alanlarda bulunan insanlarda huzur duygusu oluşur. Az uyku ile dinlenme gibi fiziksel özelliklerin ruha yansımasının sonuçları insanlarda gözlenmiştir.
Yenilenebilir tek yapı malzemesidir. Günümüzde dünyada kereste üretimi yapılan bölgeler aynı zamanda yeni dikim ve bakım alanları haline gelmiştir. Kerestenin değerini her geçen gün anlayan insanoğlu keresteyi yeniden üretilen bir ekonomik değer haline getirmiştir. Çevresel bilinçlenmenin ve çevresel etkileşimin, çevresel tüketim ile gelişeceğini, zaman bize göstermiştir.

Ahşap evlerin yararları;

  • Ahşap yapılarda yaşayanların fizyolojik ve psikolojik açıdan kendilerini cok daha sağlıklı hissettiklerini?
  • Ahşabın insanla birlikte soluk aldığını, romatizma, astım, böbrek hastalıkları ve dolaşım bozuklukları üzerinde olumlu etkileri olduğunu?
  • Japon deprem uzmanlarının, tüm dünyada depreme karşı en dayanıklı yapının Osmanlı ahşap karkas sistemi olduğunu açıkladıklarını?
  • 1894 istanbul depreminde, kalitesiz ahşap yapıların bile yıkılmadığını yanlarındaki güzel, yeni ve demirle bağlanmış kagir yapıların tümüyle yıkıldığını?
  • ABD’deki konutların yaklaşık yüzde 90’ının ahşap olduğunu?
  • Şiddetli bir deprem sonrasında hasar gören betonarme bir yapının yıkılmak zorunda olduğunu, hasar gören ahşap bir yapının ise kısa sürede onarılıp, tekrar içinde yaşanılabileceğini?
  • Betonarme-karkas dışında kalan tüm yapım sistemlerinde, zaman içinde hasar gören taşıyıcı elemanların, yapı tümüyle yıkılmadan onarilabildiğini, hatta değistirilebildiğini?
  • Ahşap yapıların cok hafif olduğunu, kolay kolay çökmediğini, çökse bile içinde bulunanları öldürmediğini?
  • Bir depremde, başlıca ölüm nedeninin yalnızca betonun ağırlığı olduğunu?
  • Betonarmenin, ahşaba gore 5 misli, çeliğin 13 misli ağır olduğunu?
  • Marmara ve Bolu depremlerinde ahşap yapılarda yaşayanlardan hiç kimsenin yaşamını yitirmediğini?
  • Tarihten günümüze ulaşan en güzel sarayların, tapınakların ve diğer görkemli yapıların hiçbirinde beton kullanılmadığını ve binlerce yıldır ayakta kaldıklarını?
  • 1225’te Ren Nehri’ne yapılan ahşap Basel Köprüsü’nün 1903 yılına dek 774 yıl hizmet verdiğini
  • 13’üncü ve 14’üncü yüzyıllarda yapılan, ahşap kolon ve çatıları olan Kastamonu, Mahmutbey, Beyşehir, Eşrefoğlu ve Afyon Ulu camilerinin, özel bir bakım yapılmaksızın 600-700 yıldır ayakta olduğunu?
  • Dünyanın en büyük tarihi üç ahşap yapısından bir tanesinin, 100 metre boyu ve sekiz katlı bir binaya eşdeğer yüksekliğiyle tam 100 yıldır ayakta olan Büyükada’daki Rum Yetimhanesi olduğunu?
  • 1790’da, ahşap kullanılarak ve hiçbir taşıyıcı eleman olmaksızın 108 metre “açıklığa” ulaşıldığını, bugün bu açıklığın 250 metreye ulaştığını?
  • Yangına dayanıklı olduğu için, dünyanın önde gelen mimarlarının ahşabı çeliğe yeğlediklerini?
  • Bir yangın sırasında, gerekli kesitin biraz daha büyüğü kullanıldığında, dıştaki kömürleşen tabakanın iç ahşabın yanmasını geciktirdiğini?
  • Bir yangın sırasında, çelik bir çatının 600 dereceden sonra çökme riskinin belirdiğini ve 15 dakika içinde çökebileceğini buna karşılık ahşap bir çatının ortalama 1 saat ayakta kalabildiğini ve bu yüzden insanların canlarını kurtarma zamanlarının olduğunu?
  • Ahşabı, yapı sektöründe kullanan ülkelerde ormanların küçülmediğini, tersine bilimsel bir yaklaşım ve koruma anlayışı ile büyümekte olduğunu?
  • ABD’lilerin, yaşadığı topraklar üzerinde yalnızca 200 yıldır ev yaptıklarını, Anadolu’da ise 10 bin yıldır geleneksel yöntemlerle ev yapıldığını?
  • ABD’lilerin, depreme karşı yaşam güvenceleri için, Anadolu insanının binlerce yıldır tanıdığı, uyguladığı ve 1940’lara dek de sürekli geliştirdiği ahşap-karkas yapı sistemini yaygın biçimde kullandıklarını?
  • Bugün gerekli önlemler alınır, ahşaba dönülürse ve doğa da bize 20 yıl “avans” verirse, Türkiye’nin tüm deprem riskinden 20 yıl içerisinde tümüyle kurtulacağını?
Ahşap evlerin bakımı için ipuçları,
      Ahşap evinizin bakımını kısıtlı bir bütçe ayırarak kendiniz de yapabilirsiniz. Bunun için öncelikle ne zaman, hangi bakımı uygulayacağınızı bilmeniz gerekir. Böylece zamanında müdahale ederek ahşap evinizin her zaman yepyeni görünmesini sağlayabilirsiniz.Ahşap yapıyı korumada ilk adım; emprenye
Yapılardaki ahşap, yapım öncesinde koruma altına alınmalıdır. Bunun için ahşabın ön koruma denilen; emprenye sisteminden geçirilip fırınlanması gerekir. Emprenye, ahşabın yapısına uygun olarak seçilen bir koruyucu maddenin ahşabın bünyesine geçirilmesidir. Bu zehirli maddeler, ahşabın harap olmasına yol açan mantarların oluşumunu önler.Emprenye işlemi neden gereklidir?
Emprenye olan ahşap çürümez, korozyona uğramaz, hava şartlarından, böcek ve mantarlardan etkilenmez. Zamanla eğrilip bükülmez ve üzerinde çatlamalar meydana gelmez. Bu sistem uygulandığı takdirde ahşap, minimum 50-60 yıl dayanabilir ve ölümsüzleştirilebilir. Ahşap yapıya, püskürtme yoluyla da emprenye yapılabilir.Ahşabın üzerindeki reçinelerin yakılması
Macun ve boya işlemlerine geçilmeden önce, varsa ahşaptaki reçineler sıcak hava tabancaları (sıcak hava üfler) veya pülümüs ile (gaz ocağına hortum takılarak alev püskürtülmesi) yakılarak reçineler akıtılmalıdır. Yangın tehlikesine karşı sıcak hava üfleyen tabancaların tercih edilmesi daha uygundur.Uygulanacak boyanın seçilmesi
Dış cephelerde, istediğiniz her boya malzemesini kullanamazsınız. Sadece, ahşabın kabul edeceği ve ahşabın özellikleri düşünülerek geliştirilen boyaları kullanmanız gerekir.
Ahşabın suyu emmesini engelleyen, nefes almasını sağlayan, esnek, çatlamayan, uzun ömürlü ve dökülmeyen boyalar tercih edilmelidir.Boyama sırasında dikkat edilecek noktalar
Ahşaba, boyadan önce kesinlikle macun çekilmemeli, sadece ek yerlerine ve başlarına macun uygulanmalıdır.
Cepheye macun çekildiği takdirde, boya ile ahşap arasında ikinci bir tabaka oluşup zamanla dökülmelere yol açar. Bu nedenle macun sürmeyip, yüzeydeki ahşap tesirini almak daha doğru olacaktır.Aylık bakım sırasında yapılması gerekenler
Her ay ahşap yapıların üzerindeki toz, küf ve bakteriler, hafif nemli bir temizlik ürünü ile alınmalıdır. Bu işlemin, çok sıcak saatlerde ve ıslak bezle yapılmaması gerekir. Çünkü bu, ahşapta çatlamalara ve ahşabın çalışmasına neden olabilir. Ahşabın yerle teması önlenmeli ve ahşap, arkasındaki boşluklardan mutlaka hava almalıdır. Nemli bez ile temizlenen yüzey, kuru bir bez ile de tekrar kurutulmalıdır.
Yaz aylarında görülen reçine akmaları daha fazla akıp ahşabı sarartmadan yakılmalıdır.
Çalışmayan pencereler ve şişmiş kapılar zamanında müdahale edilerek bir marangoz tarafından tamir edilmelidir.
Yer döşemelerinde açılmalar var ise; ahşabın biçimine uygun dolgu macunları ile kapatılmalı ve o noktalarda, böcek ve bakteri oluşması önlenmelidir.Yer döşeme cilasının seçimi
Yer döşemesi ahşap ise cila olarak su bazlı olanlar kullanılmalıdır. Su bazlı cilalar insan sağlığına zarar vermez ve kalıcı bir kokuları yoktur. Sert ve dayanıklı cilalar, aşınmaya karşı dirençli oldukları için tercih edilebilir. Su bazlı cila her yıl bir defa bir kat uygulandığında, ahşabın bakımı yapılmış olacaktır.Yıllık bakım sırasında yapılması gerekenler
Yılda bir ya da iki yılda bir dış cephede görülen çatlak ve çürük bölgelerde gerekli onarım yapıldığı takdirde, ahşap yapının ömrü de uzayacaktır.

Çatlakların macunlanması:
Ultraviyole ışınlar ve nem, ahşabın en büyük düşmanıdır ve çatlaklar oluşturur. Dış cephelerde, eğer varsa, her yıl çatlaklar, süper dolgu malzemeleri ile doldurulmalı (çatlayan malzemenin yenisiyle değiştirilmesi daha uygun olacaktır) ve boya işlemi yapılmalıdır.

Çürüyen ahşapların değiştirilmesi:
Cephelerde görülen çürümüş ahşaplar; macun veya boya ile doldurulup geçiştirilmemeli, mutlaka yenisiyle değiştirilmelidir. Aksi takdirde, çürüyen ahşap, çevresindeki ahşaplara da zarar verecektir. Her yıl olmasa bile iki yılda bir defa temizlenip kurutulmuş yüzeyler, fazla sıcak olmayan bahar aylarında bir kat örtücü boya ile boyanmalıdır. Bu boyalar asetik asit serpintisi, klorlu hava ve klorlu tuz serpintisine karşı dayanıklıdır.

Eski eser ahşap evin korunması:
Eski eser ahşap evlerde, ağacın yaşını uzatacak korumalar yapmak yerine (ağacın ölmesine neden olabilir), ilk haline uygun olarak kullanmak daha iyidir. Yapının uzun süre dayanması isteniyorsa ahşap emprenye edilebilir; ama bu sistem uygulandığında ağaç tamamen ölür. Restorasyonda ağacın kendi devrindeki gibi kullanılması esas prensiptir. Dış cephelerin bakımı zor denir, ama teknik boyalarla boyanıp bilinçli uygulamalar yapıldığında, dış cephe boyasının 8-9 yıl ömrü vardır.  7-8 yılda bir bakımdan geçirildiği takdirde, ahşabın içine hiçbir şekilde atmosferik etki girmediği için, çok uzun yıllar yaşayabilir.

 

MİMARLIKTA AHŞAP

Zaman ötesi bir yapı malzemesi ahşap her çağda ve her toplumda ustaların elinde, biçimlenen ve günümüze kadar ulaşan, geniş bir kullanım alanına sahip doğal bir yapı malzemesidir.

Her toplumda, ancak ustalarıyla var olmuş bu malzemenin dışavurumculuğu, sadeliği ve özgürlüğü altında bütünleşen gizi, çeşitli örneklerinde görebilen ortak özellikleridir. Eskiler bir zenginlik göstergesi olarak ahşabı yapılarında gizlemeyi hiç düşünmemişlerdir. Bu sayede bizler ahşap ustalarının geleneğini bugün de görme ve tanıma olanağı bulabiliyoruz. Çoğumuzun yakın çevresinde tanıştığı ahşabın verdiği tadı başka hangi yapı malzemesinde bulabiliriz?

Ülkemizde, artizanal düzeyde kullanım alanı çok yaygın olan bu yapı malzemesi yalın ve masif şekliyle sınırlı alanlarda kullanıldığından, çağdaş yapı teknolojisi ile ahşap arasındaki ilişki henüz kurulamamıştır diyebiliriz.

Günümüzde yeniden fark edilen ahşabı sadece geleneksel bir yapı malzemesi olarak görmek de doğru değildir. Ekolojik çevre ve doğal değerlere cevap veren bu organik malzeme üzerine fiziki ve kimyasal işlemler yapıldığında, kullanım alanı çok daha genişleyerek çağdaş bir yapı malzemesi olarak kullanımı yaygınlaşmaktadır.

Ahşabın yapı malzemesi olarak kullanımından vazgeçilmesinde ve hatta geleneğin ortadan kalmasında, bu malzemenin üretimindeki güçlükler ve maliyetinin yüksek oluşundan söz edilebilir. Örneğin ahşap geleneğinin çok eski ve köklü olduğu ülke Finlandiya’da bile bu malzemenin İkinci Dünya Savaşı sonrasında kullanımının terk edildiği ve hatta yasaklandığı bilinmektedir. 4 yıl kadar önce Finli bir mimar ” Finlandiya’da ahşap yeniden keşfedildi” diyordu.

Türkiye’deki yapı üretiminde bu malzeme münferit uygulamalar dışında mimarimize istenilen düzeyde girememiştir. Eskiden yapının taşıyıcı sistemini oluşturan ana kapı kaplama malzemesi olarak kullanılmış iken, günümüzde ise dekoratif bir malzeme olarak sınırlı bir alanda kalmıştır. Bugün bu malzemeye talep ancak bireysel ilişkilerle oluşmakta, gelir düzeyi yüksek kişilerin, biraz da nostaljik hevesleri için kullanılan bir malzeme konumundadır.

İstanbul’da yapılan bir toplantıda Finli mimar Asko Takala, bu malzemenin çağdaş kullanımı için şu noktalara dikkat çekmişti.” Ahşabı geleneksel yöntemlere göre kullanan da var, geleneksel atmosferi kullanan da. En zor olanı, mimarların ahşabın gereklerini unutmaları ya da bilmemeleri… Yeni çözümler sunarken ne yaptığınızı bilmelisiniz! Hem bir mimar olarak onun içinde yaşayacak, çalışacak bir kullanıcı gibi düşünmelisiniz.”

Ahşap, mimarlara tasarlama sürecinde, bir araç ve aynı zamanda yol göstericidir. Önceleri öğretici bir araç, bu yapı malzemesi sonraları mimarlara yenilikler peşinde koşma olanağı da verebilir. Resim ve heykel olduğu gibi, yapılarında ahşabı kullanan mimarların düşüncelerini okuyabilmek mümkündür. Bir mimar ahşabı kullanarak bir strüktür oluşturduğunda olası riskleri de göz önüne alır. Bu malzemenin olanakları aynı zamanda tasarımcının düşüncelerini geliştirmek için bir fırsat olarak da görülebilir.

Bir yapıda ahşap kullanılarak oluşturulan strüktürü izlemek, malzemenin masif veya yapıştırma olarak kullanılması ile mümkündür.  Ahşabın doku, yoğunluk ve teknik taşıyıcı özellikleri farklılık gösterir. Tüm türlerin benzer tek özelliği ahşabın organik canlı yaşayan bir malzeme olmasıdır. Deneyimli ustalar malzemeyi işlerken ahşabın huylusunu, huysuzunu anlarlarmış. Tasarımcıların bu malzemeyi çok iyi bilmeleri gerekir. Ustaların elinde uysallaşan bu malzeme, öyle ki mimarın ahşabı tanıyan ustalara bağımlılığını artırır.

Bugün tartışılan konu: ” Bu geleneksel malzemenin gizin kaybetmeden kullanma alanının genişletilmesi nasıl gerçekleşebilir? Bir diğer deyişle; evrensel bir yapı malzemesi olan ahşabın inşaat sektöründe çağdaş kullanıma dönüşümün geç kalınmış olmakla birlikte konu nasıl ve ne şekilde sağlanır?

Çevresel yararı ve ekolojik denge yapısı yüksek, yani aradığımız çağdaş bir malzeme özelliğini taşımaktadır. Çünkü inşaat sanayinde kullanılacak ahşabın üretim alanlarının plansız bir kontrol edilemeyen konumları bu malzemenin standart dışı ve norm oluşturamaması, bu nitelikleri ile de inşaat mühendislerinin gündeminden düşmesine neden olmuş, bu nedenle ülkemizde yapı teknolojisindeki gelişmelerin paralelinde bu malzeme neden gelişme olanağı bulamamıştır?

Doğada insanla mimari arasında sıkı bir işbiriliği, ahşabın mimari yapının önemli bir öğesi olduğunda, bu ilişki kendiliğinden kurulmaktadır. Denilebilir ki ahşap, insanlarla doğrudan ilişki kuran tek yapı malzemesidir. 20. yy’da yapılmış olan hataların en büyüğü, teknolojiye bağlı yaratıcılığın, mimarın işiyle be malzemesiyle olan duygusal ilişkilerini koparmasıdır.

Tasarımda çoğu zaman işlevselciliğin ağırlık kazanması, yapının nasıl etki bırakacağından daha önemli olmuştur. Ekolojik sorunlar, yaşanabilir insan çevresi istekleri ve mimarların yeni form arayışları gibi eğilimler, kısmen de olsa, ahşabı kullanarak oluşturulan bir strüktür işlevselliği oluşturuduğu teknolojiye bağımlı monotonluğu bir başkaldırı, olmasını sağlayabilir.

Diğer taraftan, inşaat şirketleri ve yatırımcılar da, yatırım maliyetlerini düşüren ucuz sistem arayışlarını sürdürmektedirler. Doğal gelişim süresi içinde sadece mimarların yeni form ve strüktür arayışları, bu malzemenin yeniden değerlendirilmesi için yeterli olmamaktadır. Sadece mimarların değil mühendislerin ve inşaat sektörünün belirleyicisi durumunda olan yatırımcıların da bu malzemeyi benimsemesi ve malzemenin özünü kaybetmeksizin geliştirilen bir teknoloji, ancak ahşabın kullanım alanını genişletebilir.

Geleneksel mimaride temel yapı malzemelerinden biri olan ahşabın, bugün de yapının taşıyıcı sisteminde de kullanılmasının sürdürülmesi konusunda ısrarcı olmak ne derece doğrudur? Genelde yapının taşıyıcı sistemini oluşturan strüktürün dışında da örneğin örtü, panel veya kaplama elemanı mekanın belirleyicisi temel malzeme olarak kullanılması yaygınlaştırılması yararlı olacağı inancımı taşımaktayım.

Enternasyonal platformda, mimarların özgür ve sınır tanımaz tasarımlarına, çağımızın hızlı yaşamına ve üretim gereksinmesine cevap veren, yapı teknolojisindeki gelişmeler, örneğin çelik ve alüminyum gibi malzemelerin sağladığı olanaklar, ne yazık ki, uzun süredir, ahşabın üstünlüğünü elinden almıştır. Şunu unutmamak gerekir ki mimarın mekan tasarımı ve kurgularındaki form arayışları ve eğilimlerindeki özgür davranışları ancak bu malzemeyi kullanarak oluşturmaları mümkündür. Mevcut teknik sorunların çözümleri, üretimlerin paralelinde her zaman bulunabilir.

Yenilikler arayışı ve disiplinlerin sınırladığı tasarım olanaklar, çoğu zaman, mimarların geçmişle bütünleşmede ve kopya etmede endişe ve korku yaşamalarına neden olmaktadır. Sanırım önemli olan geleneğin günümüzdeki algılama yorumlama düşüncesini oluşturmak gerekir.

Aynı malzemeyi kullanarak farklı yapılar oluşturmak mimarların elindedir ve mimarlık tarihi bu örneklerle doludur.
Benzer olmaktan korkmamak gerekir…

Makale: Ersel Gürsel/Mimar

İç mekanlarda kullanılabilecek ahşap merdiven tasarımları

Butik Masif Merdiven Tasarımları

İç mekanlarda bulunan merdiven modelleri zarif ve dekoratif görünümleriyle evlere farklı bir estetik katıyor.
Evlerin iç tasarımlarında mimarların en çok sıkıntı duydukları  konulardan bir tanesi de ev içi merdiven modellerini nasıl seçecekleridir. Özellikle modern ev tasarımlarında dekorasyonda şıklığın tamamlayıcısı görevini ev içi merdiven modelleri ile gerçekleştirilmektedir.
İç mekan merdiven modelleri seçimleri yapılırken ev iç tasarımında kullanılan malzemeye de dikkat edilmektedir. Ev içinde ahşap kullanılmışsa ahşap merdiven malzemesi kullanımı gerekmektedir. Evlerde tasarlanacak merdiven modelleri genellikle bir üst kata çıkışı en kolay sağlayacak yönde olmalıdır.
Evlerde en şık tasarım olarak dönen merdiven modelleri bilinmektedir. Ama kimi zaman düz merdiven modelleri arasından da seçim yapılabilmektedir. Cam merdiven, beton merdiven, ahşap merdiven, çelik merdiven seçenekleri arasından seçimlerde bulunarak evinizin tasarımını gerçekleştirebilir; farklı görünümler elde edebilirsiniz. Merdivenleri ev dekorasyonunuza yeni yaptırdığınız gibi eski merdiven modellerinizde de değişiklikler gerçekleştirerek evinize yenilik kazandırabilirsiniz.
masif merdiven 1
masif merdiven 2
masif merdiven 3
masif merdiven 4
masif merdiven 5
masif merdiven 6
masif merdiven 7
masif merdiven 8

MEKÂNA GÖRE AHŞAP DECK TASARIM ÖNERİLERİ

Suya dayanıklı ahşap deck kaplama ve uygulama örnekleri özellikle dış mekan tasarımlarında ahşap materyalin deformasyona ve bozulmaya uğramadan uzun yıllar kullanılmasına olanak vermektedir. 
Ahşap deck kaplamaları , havuz kenarlarında, dış mekân yürüyüş yollarında, teraslarda, banyo içi, küvet altı gibi ıslak zemin üzerinde, yat ve gemi güvertelerinde uygulanan dış hava şartlarına dayanıklı ahşap malzemedir. Tüm bunların dışında kameriye, veranda ve pergola gibi ürünlerin zeminlerinin kaplanmasında da kullanılmaktadır. Burada kullanıldıkları yerlere göre bazı ahşap deck tasarım örnekleri bulunmaktadır.
 
 
 
 
     
 

 

İDEA ELEGANT AHŞAP SAKSI TASARIMLARI

İDEA ELEGANT AHŞAP SAKSI TASARIMLARI 
Ahşap saksılar dış mekanın dekorasyonunu tamamlayan aksesuarlarından bir tanesidir. Özel tasarlanmış veranda köşelerinde, kamelya içlerinde, ahşap kış bahçelerinizde kullanabileceğiniz elegant ahşap tasarım saksılar İdea’dan. Çok farklı modelleriyle size uygun bir skala yakalamaya çalışan firma bahçelerinize estetik kazandıracak iddialı işler yapmakta. GNC Ahşap distribütörlüğünde ilk defa Türkiye pazarına girecek olan İdea firması diğer ahşap tasarımlarıyla ve ayrıca Türkiye’de özel müşteriler için  yeni tasarımlar üzerinde çalışmaktadır.
EVA 

 

ADAMO 

 

GRACİA 

 

PARK

 

gncahsap_ideayumru_ahsapmetalsaksı (3)
YUMRU

gole,kamel

Yeni Elegant Park Mobilya Tasarımları

YENİ ELEGANT PARK MOBİLYA TASARIMLARI  
 
Elegant şehir mobilyaları tasarımlarına her geçen gün yeni modeller ekleyen İdea seriye Tiger, Veneto tasarımlarını ekleyip GoodLuck modelinin beyazını da üretmeye başlamışlardır.
Ahşap-Metal Park mobilyalarına yeni bir soluk kazandıran firma Türkiye’de tasarımlarının ses getireceğinden eminler. Farklı çizgileri ve kalitesi ile kendi isminden söz ettirecek olan firma tasarım çalışmalarını sonlandırmış değiller. Kısa zamanda bir çok farklı tasarıma imza atacak olan firma hızlı ve kaliteli üretimin yanında tasarım ekiplerine de çok güvenmektedirler.
 
Tiger

 

Tiger

 

Good luck

 

Veneto

 

Veneto

 

Ahşap, hayal ettiğiniz tasarımla dans etme şansı sağlar…

Boran Ekinci: “Bir tasarım yaparken önce hedef belirlenir, ardından da bu hedefi hangi yapı malzemesi ile oluşturacağınızın kararını verirsiniz. Yap ı malzemelerine baktığımızda benim gözümde iki ana malzeme var, ahşap ve metal. Ahşap, tercihe sunulan yapı malzemeleri arasında benim için birinci sırada çünkü ahşap size hayal ettiğiniz tasarımla dans etme şansı sağlar.”

Mimar Boran Ekinci ile kendisinin mimarlık anlayışı, projeleri ve ahşapla ilgili düşünceleri üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik..

Sayın Boran Ekinci söyleşimize başlamadan önce okuyucularımıza öncelikle mimarlık anlayışınız hakkında bilgi verebilir miyiz?
Mimari anlayışımızı hala geliştirmeye çalışıyoruz. Mimarlığın her ne kadar bilimsel yanı olsa da hislerle bile mimari anlayışımızı belirleyebiliyoruz, çalışmalarımızda insanların iyi şeylere layık olduğunu düşünerek yola çıkıyoruz. Yaşadıkları yerdeki ekonomik koşullar, insanların yaşam standartları, ekolojik özellikler, bazen bir şiir bireysel yapılardaki tasarımlarda bir mimarın etkilendiği olgular olabiliyor ama toplumsal yapılarda akılcılık, sadelik, zamanı, teknolojiyi ileri taşıyacak, hayatı kolaylaştırıcı çözümler üretmeye çalışıyoruz.

Çalışmalarınızda ahşabı, metali ve camı birlikte kullandığınızı ve modern, şeffaf ve hatta bazıları da ekolojik yapılar olan mimari örnekler yarattığınızı görüyoruz. Ahşabı tercih etme nedenlerinizden ve yapımında ahşap malzemeyi ağırlıklı olarak tercih ettiğiniz projelerinizden bahseder misiniz?
Bir tasarım yaparken önce hedef belirlenir, ardından da bu hedefi hangi yapı malzemesi ile oluşturacağınızın karar ı n ı verirsiniz. Yapı malzemelerine baktığımızda benim gözümde iki ana malzeme var, ahşap ve metal. Ahşap, tercihe sunulan yapı malzemeleri arasında benim için birinci sırada. Bu iki ürünle de çok fazla şey yapabilirsiniz ama camla, taşla çok fazla şey yapamazsınız ama ahşap size hayal ettiğiniz tasarımla dans etme şansı sağlar.

Ahşabı doğal olarak görmek güzel ama bu her zaman o kadar kolay değil. Ahşap yapılarda ahşap malzemenin belirli bir işlem görmüş halini kullanmak zorunda kalıyorsunuz. Ahşap çok iyi bir malzeme, kullanım kapasitesi çok yüksek bir malzeme. Bu malzemenin hayatımıza girme şekli ise sanılanın aksine aslında çok kolay.

Çünkü aslında hayatımızın her evresinde bir ahşap ürünle karşılaşıyoruz bu bazen bir ahşap zemin kaplaması bazen bir ahşap masa bazen de bir ahşap tavan olabiliyor. Bizim aslında ahşapla epey bir haşır neşirliğimiz var. Şu an tanınmamış bir takım projelerimiz de var hatta bunlarda aşırı ahşap malzeme kullanılmış.

Yasin Ekinci’ye 1998 yılında yaptığım çiftlik evinde ahşapla dans ettim diyebilirim. 5 farklı ahşap çatı makas sistemi uyguladık. Oldukça iyi bir imalatçının elinde çıkan bu çatıların her biri bir örnek olarak değerlendirilebilir. Çiftlik evini yaparken statik hesaplamaları, birleşmeleri bazı ilkel metodlarla hesaplayarak yaptım orada ahşabın üzerindeki yükleri taşıyıp taşımayacağı ile ilgili bazı endişeler duydular ve araştırmalar sonrasında ahşap statik hesaplamalar ı bir üniversite hocasına verdiler ve onayından sonra uygulama yapıldı. Ahşap çalıştığım ve benim için unutulmaz bir projeyi de sizinle paylaşmak istiyorum.

2006 yılında Antalya’da gerçekleştirdiğimiz Isabel Cafe-Bar projesinde sarp kayal ı klar üzerine bir bar, restoran yapmamız gerekiyordu ve kısıtlı zaman, kısıtlı bir bütçemiz vardı. Bu iş için neler yapabileceğimiz bir gün düşündükten sonra cebimde değişik ebatlardaki maket çıtaları ile müşteriye görüşmeye gittim. Yapacaklarımı çıtalarla anlatmaya çalıştım ve onayı olarak aynı anda çalışmaya başladık ve oradan emprenyeli ahşap malzeme siparişi vererek ayrıldım ve dört haftada işi tamamladık ve çok özgün bir ahşap restoran, bar yaptık. Ahşapla sadece konut değil ticari yapılar, eğitim kurumları veya spor salonları yapmanız da mümkün.

Ahşabı detayları ile çalışabiliyorum ve her bir detay yeni bir açılımı beraberinde getiriyor. Ahşapla bu detaylandırmaları yapan çok az mimar var. Ahşabı daha çok iç mimaride kullanıyorduk ama son yıllarda yapı malzemesi olarak da ahşaba olan ilgimiz, cesaretimiz arttı. Müşterilerin ilgileri ve sektördeki teknolojik gelişimler bu cesareti sağlıyor. Mesela bir yere ahşap kaplayacaksınız müşterinin tepkisi niye bu kadar para harcıyorsunuz boşa gidecek şeklinde olabiliyor. Bunu da kırmak gerekiyor.

Niye bu kadar korkar olduk ahşaptan? Eski yapıların çoğu zaten ahşap değil miydi? Neden bu korku diye sormak gerekiyor. Bunun sebebi de betonarmenin kültürümüze hızlı girmesi. Bugün ahşapla çalışan bir kişi varsa ve siz ona iş yaptırmak durumdaysanız astarı yüzünden pahalı ya iş ortaya çıkar. Buna karşılık ahşapla çalışan elli kişi varsa o zaman maliyetler de bir anda değişir çünkü işin içine rekabet, hizmeti iyi verme çabası girer.

Türkiye’de bir dönemde bütün değerlerin değiştiğini, yıkıldığını görüyoruz. Beton hiç işinin ehli olmayan kişilere bile inşaat yapabilme güçü veren bir yapı malzemesi. Ahşap yapıya baktığınızda ustalık, bilgi ön plana çıkıyor ustalık ve bilgi de para demektir, teknolojiyi satın alacaksınız, bilgiyi öğreneceksiniz ve usta becerisi, tecrübesi ile uygulayacak. Mühendis ahşabın uygununu seçecek, bulacak.

Yapı kültürü ülkemizde çok değişiyor, depremle bir yapı krizi yaşadık, çok şey kaybettik ama bir çok şeyi yeniden toparlamaya çalışıyoruz. Mimarlıkta son on yıldır iyi işler ortaya çıkıyor mesela bizden önceki jenerasyonun şansız bir durumu var, baktığınızdan bizden farklı değillerdi, daha bilgisiz veya beceriksiz de değillerdi, bizim gibi mimarlardı ama o dönemin talihsizleri oldular. Biz şu anda mükemmel mimarlık mı yapıyoruz, hayır elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz ama yurtdışındaki projelere baktığımızda eksiklerimizin olduğunu görüyoruz.

Geçmişe baktığımızda hayat daha dingin olduğu için birinin taş yontması, diğerinin ahşap işlemesi ve bir ustanın da bunları bir araya getirmesi ile yapı oluşuyormuş ve böylece de devam etmiş. Hayat hızlanınca hız birçok şeyi yıktı tabii. Hız beraberinde hızlı yapılanmayı getirdi. Bu hızlı yapılanma içerisinde ahşap malzeme betonarmeye biraz boyun eydi. Elbette ki bugünün mimari anlayışları ya da bir müşterinin mimara bakışı ile 30 yıl öncesi arasında ciddi farklılıklar var.

Ahşapla çalışmanın zorlukları veya kazanımları neler?
Örneğin bir malzemeyi kullanmak isteyeceğiniz zaman genelde satıcılardan bilgi alıyorsunuz. Satıcılar bilgileri veriyor ama o bilgilerle ilgili tereddütlerimiz oluyor dolayısıyla başka satıcılarla ya da uzman bulduğumuz kişilerle görüşmelerimiz oluyor. Genelde biz pratik veya riski göze alan insanlarla işe başlıyoruz. Ama her yeni malzeme yeni bir sorumluk ve tecrübeyi getiriyor.

Malzemeyi tanıyoruz belki ama birtakım şeyleri uygulamaya geçince görebiliyoruz. Örneğin bir yapıda doğramaların tamamını ahşap yaptık ve onları güneş ışınlarından ve dış hava koşullarından korumak için koruyucu boyalar ile boyadık ama istediğimiz daha doğrusu tahmin ettiğimiz sonucu alamadık. Ahşabı tanıyan, ehli olan kişilerin yardımı olsa belki mimarların tercihlerin de ahşap daha sık yer bulur. Bu elbette bir kişinin bir grubun yeteceği bir iş değil belki bir birliktelik kurulmalı veya var olanların faaliyetleri pratik bilgileri mimarlara sunmak yönünde olmalı.

Ahşabın kültürümüzdeki yeri hepimiz tarafından biliniyor. Açık ve net olarak görülüyor ki ahşap mimari kültürümüzde vazgeçilmez bir malzeme öyleyse bu birikim bilgi olarak arşivlenmeli, detay çözümleri, malzeme koruma yöntemleri sistematiğe dökülmeli ve kolay ulaşılabilir olmalı. Bunun için standart enstitüleri, sektör ve mimar bir arada çalışabilmeli.

Örneğin lamine ahşap malzemelerin kullanım alanlarını biliyoruz ve ona göre seçimler yapıyoruz demek ki birilerinin teknolojik değişimler yaparak ürün geliştirmesi ve kullanım alanlarını örneklemesi gerekiyor. Kompozit ahşap malzemelerle neler yapılabileceğini görüyoruz, tekne yapımında kullanılan mükemmel ahşap malzemeleri gördüm ve insan inanamıyor gördüğü malzemenin mükemmelliğine.

Ahşap malzemenin kullanım alanlarını ile ilgili bağımsız bir başvuru merkezi olmalı. Ahşabın kullanımının yaygınlaşma sebeplerinden biri de para. Ahşabın her zaman pahalı bir malzeme olduğu düşünülüyor ama kullanım kolaylığı ve ömrü düşünüldüğünde ahşap yine fark yaratıyor.

Mimarlık kültürünün gelişmesi için neler yapılmalı, bir mimarın bakış açısı ve müşterinin mimardan beklentisi sizce ne olmalı?
Başlamak bitirmenin yarısıdır diye bir söz vardır. Bir hayal kurarsınız ve o hayalin gerçekleşmesi için bir yolda ilerlersiniz. Burada da iyi başlamak önemli ardından da zaman lazım fikrin gelişmesi için. Mimarlık okullarına gelen öğrencilerin isteyerek bu eğitimi almaları sektörü destekleyen dergilerin düzgün yayınlar yapmaları, mimarların mesleklerine saygı duymaları, ahlaksızlığın azalması lazım.

Hepimiz birlikte çalıştıkça iyilikler artacak, bu böyle bir süreç. Belki şu anda fark edemediğimiz zararlar yaşıyoruzdur ama mutlaka bu kayıplar da bir gün ortaya çıkacaktır. Çünkü bir sistem geliştirirken, yeni bir şey kurarken mutlaka bazı kayıplarımız da oluyordur. Eğer mantıklı,ekonomik, idaresel bir gelişim istiyorsak şehircilik alanında ciddi çalışmalar yapmamız lazım.

Şu anda penceremden baktığımda önümüzdeki arsaya bir bina yapmak istesem belki yanlardaki binaları yıkmak gerekecek ve o binanın yapımında çalışan firmaların, insanların tüm emekleri boşa gitmiş olacak. Bu sebeple öyle bir şehircilik anlayışı olmalı ki her bir yapı geleceğe umutla bakabilmeli, yıkılma endişesi olmamalı. Yıkıp yerine yenisini yapmak gerçek bir şehircilik anlayışı değildir.

Yapı benim yerim burası diyebilmeli, diğer yapıların yanına dizilmesine, konumlanmasına bir sınırlama koyabilmeli, birbirini denetleyen bir yapılaşma ancak şehirciliği doğru tanımlayabilir. Şehirleşme planımız olmadığı için mimari planlarımız da yerine oturmuyor. Ben bir bina yaparım mimarisi ile ortaya çıkar ama asıl olan o binanın yıllarca oradaki mimarinin, kültürün içinde yer almasıdır.

Avrupa kentlerine baktığınızda 600 yıldır ayakta duran binaları görüyorsunuz şu anda onların yanına eklenenler de o mimarinin yerini buluyor ama biz yıkıp yerine yenilerini yaparak şehircilik yaptığımızı düşünüyoruz. Bu yapılaşma çarpıklığı, kültürsüzlüğü insanları mutsuz ediyor. Eğer insanlar düzgün bir şehir içinde yer alırlarsa daha mutlu olurlar, pencerenizden baktığınızda karşı binanın yanlış yapılmış balkonu, elektrik direkleri, kaçak yapılar moralinizi bozuyor.

Penceremden baktığımda kültürsüzlük, bilgisizlik, çarpıklık ve ahlaksızlık görüyorum ama bu gördüklerim huzur veren yapılar da olabilirdi. Bu çarpık yapılar ı yapan ya da talep edenler de kötü insanlar değil ama ekonomik koşullar ve içinde bulunulan sosyal durum tercihleri değiştirebiliyor ama ben bu düzeni değiştirmek adına elimden geleni yaparım önemli olan bu bilinci yaymak.

kaynak: www.floor.comiketler: kamelya modelleri,ka

Ahşap malzemenin genel özellikleri

Çağın getirdiği teknolojiyle bir köşeye atılan ahşap, aslında teknoloji üzerinde kullanıldığı zaman vazgeçilemeyecek bir nimettir. İnsanlar, ahşabın kullanılmasıyla ormanların yok olacağını sanırlar. Bunun tam aksine, bilinçli bir tüketim ve koruma yapıldığı takdirde ormanların daha da arttığı istatistiklerce saptanmıştır. Bunun en güzel örneği, ahşabı en çok kullanan ülkelerden biri olan Amerika’da görülmektedir. Amerika’da ormanların her yıl kesilen miktarının % 23’ü kadar orman büyümekte, yani kesilen her 100 ağaca karşılık 123 ağaç yetişmektedir.

Beton, çelik vb. malzemelerin insan sağlığı ve konforu yönünden ahşaptan daha alt seviyelerde olması insanları artık yavaş yavaş ahşap konutlara yöneltmektedir. Depreme dayanımı, ısı yalıtımı, bilindiğinin aksine yangına karşı dayanımı, kolay işlenebilirliği, çabuk montajlanabilmesinden dolayı Amerika ve Avrupa ülkelerinde artık ahşap evler insanların birinci tercihi konumuna gelmiştir. Ülkemizde ise, eski kültürümüzün ahşaba dayanmasına rağmen ahşap konutlar fazla tercih edilmemektedir.

Bu gün dünyadaki gelişmiş ülkelerin insanları, deprem bölgelerinde ahşap konutlarda oturmaktadır. En son geliştirilmiş teknolojilerle üretilen ahşap konutlar, depreme karşı betonarme konutlara kıyasla, en az üç kat daha fazla dayanıklıdır. Ahşap taşıyıcı sistemin esnek davranışı, malzeme olarak ahşabın kullanılması ve panellerin birleşme detaylarındaki özellikler nedeniyle deprem yükleri yumuşatılmakta ve etkisiz hale getirilmektedir. Bu ise sistemi, mevcut sistemler arasında depreme en çok dayanıklı sistem haline getirmektedir.

Ahşabın (Ahşap malzemenin) genel özellikleri

  • Ahşap yalıtkandır
  • Ahşap gerekli işlemlerden geçirildikten sonra yüksek düzeyde ısı yalıtımı sağlar. Panel sistemler kullanıldığı zaman ahşabın yalıtımı daha da artacaktır.
  • Ahşap hafiftir
  • Ahşabın kendi ağırlığı az olduğundan temele ulaşan yükler de az olacaktır. Çünkü zeminlerde kullanılması diğer sistemlere göre daha avantajlı olacaktır.
  • Ahşap dayanıklıdır.
  • Ahşap farklı iklim koşullarında dayanıklılık gösterebilen bir malzemedir. Özel maddelerle desteklenen ahşap, her türlü tahribatı tamamen engeller. Montajdan hemen sonra üzerine yükleme yapılması mümkündür.
  • Çok amaçlıdır
  • Bir yapıyı temelden çatıya kadar sadece ahşapla inşa etmek mümkündür. Ayrıca sanatsal ve dekorasyon amaçlı olarak da kullanılabilir.
  • Çevre dostudur
  • Ahşap bilindiği üzere tam bir çevre dostudur. Ahşap kendi çevresiyle kimyasal dengelidir. Yani çevresini etkilemez ve çevresinden etkilenmez. Ayrıca insanların sağlığı yönünden en güvenilir malzemedir.
  • Ahşap enerji dostudur
  • İmal edilirken ve inşa edilirken diğer yapı malzemelerine göre çok daha az enerji kullanılır.
  • Ahşap bir evi ısıtmak için de çok daha az enerji harcanır.

Ahşap ev teknolojisinin avantajları

Kent yaşamından kaynaklanan problemlerin, ileri ülkelerdeki en yaygın çözümü olan “tek aileye mahsus ev” uygulamasını endüstriyel boyuta taşıyan ahşap evin pek çok avantajlarından bazıları şunlardır:

  • Teknolojik yapısı ve olanakları nedeniyle siparişten sonra kısa bir sürede teslim edilmektedir.
  • Esnek yapısı, malzeme olarak ahşabın kullanılması ve panellerin birleşme detaylarındaki özellikler nedeniyle mevcut sistemler arasında depreme en çok dayanıklı olan sistemdir.

Ahşabın Bakımı Ahşap Malzemeleri Koruma Yöntemleri

  • Yapılacak işin durumuna göre ahşap cinsinin belirlenmesi.
  • İş bitikten sonra ahşap bakımının yapılması.Bu genel kuralları örneklendirelim : çürütme riski taşıyan yerlere (dış cephe ) kayın ,meşe ,kestane gibi doğal dayanımı yüksek ahşap tercih edilmeli.
  • Ahşabı sudan ve ahşabı tahrip eden canlılara karşı koruma önlemleri alınması . (ahşap koruyucu kullanılması, ahşabın boyaması yapılması) Ahşabın cinslerine göre doğal ömürleri vardır .Bu doğal dayanım ömürleri iyi tercih yapmalı.(ahşabı seçerken)
  • Ahşap kuru tutulmalı.Ahşap da nem oranı % 20 altında tutulmalı bu oran artması veya azalması ile doğru orantılı çürüme olur.Ahşap ne kadar kuru ise ömrü o kadar uzun olur. Örneğin ; Mısır piramitlerinde akça ağaçtan yapılmış tabutlar kullanılmış, oysa akça ağaç dayanıklı üstün bir ahşap değildir. Ama Mısır da iklimin sıcak ve rutubetsiz olması ahşabı korumuş ve günümüze kadar getirmiştir. Ahşabı kuru tutma faaliyetinde en önemli şey boyamadır.Fakat boyama işleminde dikkat etmemiz gereken etmen kullanılan boyanın su buharını geçirgen özelliğe sahip olmasıdır. Biraz daha açarsak ahşap dış cephede yağmur v.s. etmenle ıslandığını ve bu suyun ahşap çatlağından özüne işlediğinde , bu suyun güneşli havada buharlaşıp çıkması gerekir .Eğer kullandığımız boya bu buharı salmazsa; ahşabın içinde böceklerin, mantarların gelişmesine fırsat doğuracak , ahşabın bozulmasını hızlandıracaktır. Sonuç : nefes alan boya ve macun kullanmalıyız.
  • Teknoloji olağan üstü gelişti , çok üstün özelliklere sahip boyalar , vernikler ,ahşap koruyucuları geliştirilmiş … önemli olan doğru malzemeyi seçmek örnek: parke zemine seçerken aşınmaya karşı dayanıklılığı artıran ürünü kullanmalı. Dış cepheye seçerken ise güneşe dayanan ürün özelliği aranacaktır.
  • Ahşap da sıva duvar gibi bakıma muhtaçtır. Nasıl evimizin duvarı 3-5 yılda bir tekrar , tekrar boyayarak hem güzelleştiriyoruz hem de yeniliyorsak . Ahşabımızı da gerektirdiği aralıklarda tekrar , tekrar bakımının yapılması şarttır . Sonuç : işimize göre uygun ahşabın seçilmesi. Uygun malzeme ile korunması .Su ,nem ve rutubetten korunması için önlemler alınması. Periyodik aralıklarla bakımının sağlanması. Ahşabımızın yüz yıllar boyunca sağlam kalmasına yeter.

 

Kaynak: Mimar Osman Doğan

 

AHŞAP SANATI

Elini kullanmayı ve âlet yapmayı öğrenen insanın hayatın öznesi olmaya başlamasının öyküsüdür okumaya çalıştığımız. İnsanın doğal taşlarla beraber ilk eline aldığı malzeme olmuştur ahşap ya da ağaç. İlk olarak avı pişirmek ve ısınmak için ihtiyaç duyulan ağaç zamanla gündelik kullanım eşyasından mimariye geniş bir kullanım alanına sahip olmuştur.

İnsanlığın kültür tarihi içerisinde, deyimlerden masallara zengin bir anlam dünyasına sahip olan ağaç, bir kullanım malzemesi olarak Anadolu için de vazgeçilmezdir. Anadolu coğrafyasının hemen her zaman diliminde ve mekânında kullanılan ahşap Anadolu Selçuklu mimarisi için de vazgeçilmez bir malzemedir. Tarih boyunca ahşap malzemeyi hemen her yerde kullanan Türkler Anadolu’ya geldiklerinde bu zanaatı beraberlerinde getirmişlerdi. Büyük Selçukluların da ahşaba büyük önem verdikleri bilinmektedir. Ayrıca Karahanlılar döneminde Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılan Divân-ı Lügati’t-Türk’de zengin bir ahşap kapı terminolojisi olduğu bilinmektedir. Anadolu Selçukluları ise İran ve Suriye üretimi ile Anadolu’nun zengin üretim atmosferini beraber değerlendirilmiştir.

Doğal koşullardan kolay etkilenen ve çabuk deforme olabilen ahşap malzemenin yapısal özelliği nedeniyle birçok ahşap üretimin günümüze kadar gelememiştir. Özellikle mimari eleman olarak kullanılan ahşap malzeme bu bozulmalardan daha fazla etkilenmiştir. Ahşap sütun, mihrab, kapı, sanduka gibi mimari elemanlarda sık tercih edilen bir malzeme olmuştur. Zaman içinde teknik ilerlemeyle birlikte malzemenin ömrünü arttırmanın yolları denenmiş ve kısmen başarılı sonuçlar elde edilmiştir.

Farklı kondisyonlarla günümüze ulaşabilmiş yapılar içerisinde Divriği Ulu Camii, Aksaray Ulu Camii, Konya Alâeddin Camii, Ankara Alâeddin Camii, Ankara Arslanhane Camii ve benzer dönem yapılarındaki minber uygulamalarında yoğun ahşap işçiliği kullanılmıştır.

Ankara Aslanhane, Afyon Ulu Camileri ahşabın mimaride iç mekanda ve taşıyıcı sistemde kullanıldığı örneklerdir. Bu ahşap camiler dışında Erzurum Ulu ve Konya Sahip Ata camilerinde eskiden ahşap sütunlarla taşındığı bilinmektedir. Bu geleneğin, Orta Asya’da İslamiyeti kabul eden ilk Türk boylarının namaz kıldıkları çok direkli çadırların (yani seyyar camiler) Türkistan’daki cami mimarisi üzerindeki etkisi olduğu, Anadoluya da Türklerle geldiği düşünülmektedir.

Ortaçağ Anadolu’sunda üretiminde kullanılan tekniklerin en önemlisi İslam kültürü içinde doğan ve şekillenen kündekâri tekniğidir. İlk olarak İslam kültüründe ortaya çıktığı düşünülen bu teknik özellikle 12.yy.’da Mısır, Halep ve Anadolu’da çok kullanılmıştır. Hakiki ve taklit kündekari olarak iki başlıkta incelenir. Hakiki kündekari tekniğinde kenarları oluklu üçgen, poligonal, yıldız ve benzeri biçimler çıtalar vasıtasıyla çivi ve tutkal kullanılmadan birleştirilir. Ciddi bir ustalık isteyen bu teknikle istenilen yüzey ve kompozisyon elde edilebiliyordu. Anadolu Selçuklu üretiminde kündekari tekniğinin yoğun olarak kullanıldığı bölümler minber ve kapı kanatları olmuştur.

Hakiki kündekari tekniğine nazaran daha kolay bir ustalık gerektiren taklit kündekari tekniğinde ise çakma kabartmalı ve tamamen çakma yapıştırmalı olarak iki üretim tekniği tespit edilmiştir. Çakma ve kabartmalı kündekari görünüm itibariyle hakiki kündekari tekniğine benzer. Fakat bu üretimin kalıcılığı ve kondisyonu düşük olmaktadır. Hakiki kündekari tekniğine oranla daha az kullanılan bir üretim şeklidir.Diğer bir teknik uygulama ise çakma ve yapıştırma olarak adlandırılan uygulama şeklidir. Bu teknikte oldukça az tercih edilmiştir. Mozaik gibi yerleştirilen parçalar “tarsi” tekniğiyle benzerlik göstermektedir.

Ortaçağ’da Anadolu coğrafyasında kullanılan ilk ahşap minber ve ilk kündekari uygulama Konya Alâeddin Camii minberinde görülmektedir. Ahlatlı usta zanaatkar Hacı Mengümberti tarafından 1155 yılında yapılmıştır. Minberin yan aynaları, köşk altı bölümleri ve kapı alınlığı yoğun süsleme ve işçiliğiyle beraber oldukça göz kamaştırıcıdır. Hakiki kündekarinin kapı kanatlarında günümüze ulaşan en eski kullanımına ise Konya Sahip Ata Camiinde rastlamaktayız.

Ahşap kündekari minberler Osmanlı’nın minberlerde mermer malzemeyi kullanmayı tercih etmesi nedeniyle anıtsal yapılarda ki kullanım alanlarından birini kaybetmiş, buna karşılık kapı ve pencere kanatlarıyla vaaz kürsülerinde yoğun olarak kullanılmıştır.

Diğer bir ahşap şekillendirme yöntemi ise oyma tekniğidir. Oyma sanatı Anadolu’da özellikle 12-15. yy.’lar arasında zengin ve yetkin bir kullanım alanına sahip olmuştur. Bu teknikte bitkisel, geometrik, figüratif ve kaligrafik süslemeler uygulanabilmektedir. Oyma yüzeyde farklı derinliklerde ve tekniklerde uygulanabilmiştir.Anadolu ahşap sanatı uygulamalarından bir diğeri ise kakma tekniğidir. Ahşabın yüzeyine açılan yuvalara aynı forma uygun farklı bir malzemenin yerleştirilmesidir. Bu tekniğin Anadolu’da eski zamanlardan beri kullanıldığı fakat yavaş bir seyir izlediği bilinmektedir.

Tarsi olarak adlandırılan bir başka teknikte ise açılan bir yuvaya farklı birçok malzeme mozaik oluşturacak şekilde yapıştırılarak dizilmektedir. Çoğunlukla geometrik süslemeler oluşturulmuştur.

Kafes oyma ya da ajur olarak adlandırılan, birçok malzemede kullanılabilen bu uygulama Anadolu Selçukluları’nda çokça kullanılmıştır. Süslemenin bir bütün olarak ahşap levhaya işlenmesi ve motiflerin aralarının oyulup çıkartılmasıyla gerçekleştirilen bir tekniktir. Mevlana Müzesindeki Selçuklu rahlesinde ve Divriği Ulu Camii hünkâr mahfili korkuluğunda görülmektedir.

Ahşaba yapılan müdahalelerden bir diğeri ise ahşap üzerine boyamadır. Özellikle Anadolu Selçuklu ve Beylikler dönemi ahşap camilerinde kirişler, konsollar ve sütun başlıklarında uygulanmıştır. Bu boyama işlemlerinde genelde aşı boyası kullanılmıştır. Renk olarak kırmızı, koyu mavi, sarı, beyaz ve altın yaldız kullanılmıştır. Bezemeler genelde stilize edilmiş geometrik ve bitkisel desenlerden oluşturulmuştur. Günümüzde Afyon Müzesinde sergilenen Afyon Ulu Camiine ait ahşap tavan süslemelerinde horoz ve kuş figürleri görülmektedir. Konya Mevlana Müzesinde bulunan ahşap rahle, çift başlı kartal ve yoğun bitkisel bezemeler üzerindeki arslan figürleriyle oldukça etkileyici bir eserdir.

Tüm bu tarihsel serüven içerisinde tanımlanmaya çalışılan Anadolu ahşap üretimi yeni çalışmalar ışığında tekrar gözden geçirilecektir. Ve gittikçe artacak olan bu araştırmalar ahşap sanatı için yeni bir soluk oluşturacaktır.

KAYNAKÇA

– BOZER, Rüstem, “Ahşap Sanatı”, Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi Uygarlığı II, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara, 2007, s.533-541.

– KUBAN, Doğan, Selçuklu Çağında Anadolu Sanatı, Yapı Kredi Yay., İstanbul, 2002.

– ÖNEY, Gönül, Anadolu Selçuklu Mimari Süslemesi ve El Sanatları, İş Bankası, Ankara, 1992.